DOLAR 38,0415 0.04%
EURO 41,4051 -0.51%
ALTIN 3.678,08-0,64
BITCOIN 3186829-0,48%
İstanbul
10°

AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

ÇGD: “Biz Gazeteciler Tarihin Taslağını Yazan İnsanlarız”
  • Ara Haberi
  • Genel
  • ÇGD: “Biz Gazeteciler Tarihin Taslağını Yazan İnsanlarız”

ÇGD: “Biz Gazeteciler Tarihin Taslağını Yazan İnsanlarız”

ABONE OL
15 Şubat 2025 12:33
ÇGD: “Biz Gazeteciler Tarihin Taslağını Yazan İnsanlarız”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazeteabc/ Haber: Adiviye ElbaşBursa Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından Bursa Akademik Odalar Birliği Türkan Saylan Salonu’nda 19. Olağan Genel Kurul Toplantısı yapıldı. Mevcut  Başkan Yüksel Baysal tek aday oldu. Düzenlenen toplantıya, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, Anahtar Parti Bursa İl Başkanı Fikret Aslan, Bursa Kent Konseyi Başkanı Ertuğrul Aksoy, Doğader Başkanı Murat Demir, çok sayıda gazeteci ve dernek üyesi katılım gösterdi.

Biz gazeteciler, tarihin ön sıralarında oturup taslağını yazan insanlarız

Düzenlenen genel kurulda başkan ve başkan adayı Yüksel Baysal: “Ben Her konuşmamda bir şey söylüyorum: “Biz gazeteciler, tarihin ön sıralarında oturup taslağını yazan insanlarız. Taslağını yazıyoruz ki tarihçiler sonra onunla ilgili hüküm versinler.” Ancak günümüzde sürekli olarak ne yazacağımızı şaşırmış durumdayız. Her sabah yeni bir operasyon, yeni bir gözaltı dalgası ve yeni bir ifade özgürlüğü saldırısıyla karşı karşıyayız. Buna karşı, çağdaş gazeteciler derneği örgütlü bir güç olarak mücadele etmeye çalışıyor. Hem yerelde hem de genelde. Ancak gazeteci örgütleri ve halkımız, maalesef çok güçlü değil. Gözlemlediğim kadarıyla, her bir halk kesimi kendi üzerine geldiğinde ancak sahipleniyor. İşçiler büyüyorlar, ancak bazı insanlar başka zamanlarda yürümek için harekete geçmiyorlar. Örneğin, Antep’te gözaltına alınan sendikacıyı ne zaman duyduk? Grevler nedeniyle gözaltına alındığında duyduk. Oysa geçmişte durum böyle değildi. Mücadele hep birlikte oluyorduk. Sıra bize gelmeden önce o mücadeleye omuz vermemiz gerekiyor. Gazetecilerle ilgili de benzeri bir süreç olduğunu düşünüyorum.

1989 yılında, rahmetli Yılmaz Akkılıç’la bu derneği kurduk

Son dönemlerde özellikle Halk TV’ye yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de ve altı ilde gösteriler yapıldı. Gazeteci arkadaşlarımız da oraya gittiler ve bazı basın meslek örgütleriyle açıklama yaptılar. Ancak inanın, etkisi sınırlı oluyor. Eskiden çok daha güçlü ve örgütlüydük. 1989 yılında, rahmetli Yılmaz Akkılıç’la bu derneği kurduğumuzda Türkiye’de gazeteci örgütlenmesi çok daha üst düzeydeydi. Ne yazık ki, zamanla sürekli parçalandı. Parçaları ayrıldı; konfederasyonlar ve federasyonlar kuruldu. İstanbul Cemiyeti ayrıldı, hatta hemen hemen herkes FETÖ örgütüyle bağlantılı hale geldi. Şu anda özellikle şunu söylemek istiyorum. Biz artık bir avuç kaldık. Bu bir avuç insan, zifiri karanlıkta bir el feneri gibi düşünülebilir. O el feneri orayı aydınlatır ve yolumuzu bulmamıza yardımcı olur. Bazı medya organları şu anda bizim el fenerimiz gibi. Halk TV, Tele1 ve benzeri kanallar çok az sayıda kaldı ama inanın, karanlığı aydınlatıyorlar. O ışık, karşı tarafın gözünü kamaştırıyor. Ancak onları da susturmaya çalışıyorlar. O ışığı yok etmek istiyorlar çünkü hiçbir muhalif ses istemiyorlar.

Bel altı vurmadan doğruları göstermeye çalışmak

Oysa ben görüyorum ki, muhalif kanallar önemli bir rol oynuyor. Örneğin, buradan il başkanı ve partinin liderini çıkarıyorlar. Yeniden Refah Partisi’nin genel başkanı da bu kanallarda çıkıyor. Diğer taraflarda çıkma şansı yok çünkü orada gazetecilik yapma derdi yok. İktidara yaranmak ve iktidarın nimetlerini kullanmak derdi var. Onlar gerçekten mesleğimizi yapan insanlar değil; bunu bir halkla ilişkiler faaliyeti gibi görüyorlar. Biz, denetleyici konumunda olmak durumundayız. Belediyelerimiz de bu konuda hoşgörülü. Teşekkür ediyorum, başta Sayın Bozbey olmak üzere. Eleştirilerimiz oluyor; evet, görevimiz biraz bu. Bel altı vurmadan doğruları göstermeye çalışmak. Güzel işler yapıyorlar. Yapmadıkları zaman eleştireceğiz çünkü yasama, yürütme, yargı dördüncü güç olan basındır. Eğer bu denetim görevini yapmazsa, olmaz. Ancak şunu da söylemeliyim ki, Türkiye’de çok olumsuz bir durum var: İkili hukuk. Ne demek bu? Onlar ağzına geleni söyleyebiliyorlar; bizse en ufak bir eleştiride bile soruşturma açılıyor. Bakın, patron örgütleri bile eleştiri yaptılar. Ne yaptılar? Hakaret mi ettiler? Hayır. Ama buna rağmen hemen haklarında soruşturma açıldı çünkü yukarıdan talimat aldılar.” dedi.

Bu planda basın mensuplarınında izinin ve katkısının olmasını istiyoruz

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: “ Bugüne kadar yapmış olduğunu dördüncü kuvvet olarak gerçekleştirmiş olduğunu yazılarınıza ve desteklerinize teşekkür ederim basının görevi sürekli desteklemek değil muhalif olmaktır. Bugün televizyonlarımızda artık açık oturumları izleyemez olduk. Bu oturumlarda ülkenin her hafta bir konusunu tartışmaktır. Aslında türkiyenin gerçekleri ile tartışılan konu farklıdır. Bugüne bakılınca basın bu konuma gelmemeliydi. Basın her zaman eleştiri hakkını kullanmalı. Bizler de yönetici olarak hata yapabiliriz ama eleştiriler ile o hatalardan dönmeliyiz. Biz basınımıza önem veriyoruz. Sizin eleştirileriniz ile var olan güzelliklerini her zaman ortaya çıkaracaktır. Örneğin 1/100 binlik plan yapıyoruz. Bu planda basın mensuplarınında izinin ve katkısının olmasını istiyoruz. Bursada mutabakat metninin katılımcı anlayış çerçevesinde oluşmasını ve bunun bir kent anayasası haline gelmesini istiyoruz. Kent anayasası adını verdiğimiz bu plan tüm ülkeye örnek olacaktır. Tabi ki bu planda her kesimin yüzde yüz taleplerinin olması mümkün olmayacaktır. Biz bu planı yılın sonuna kadar tamamlamayı hedefleyip bursanın bir çevre düzenleme planı olacağına inanıyoru. Bursa Marmara’nın önemli bir kentidir. Bursanın marmara ile bağlantılarını kurmak zorundayız. Marmara da bulunmayan illerlede bir bağlantı kurmak zorundayız. Bursa denizinin ovasının dağının kültürel değerlerinin korunması gereken bir kent ve bu değerlerin gelecek yüzyıllara aktarılması gereken bir kent. Bursada sanayiyi kültürü sanatı tarihi konuşabileceğiniz bir kent. Bursamız için hep beraber çalışmalıyız. Bizler her zaman iyi gününüzde kötü gününüzde Bursa Belediye Başkanı olarak değil Mustafa Bozbey olarak yanınızda olacağım.” dedi.

Türkiye tarihinin en zorlu dönemini yaşıyor.

Bursa CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş: “Türkiye tarihinin en zorlu dönemini yaşıyor. Yarın sabahın nasıl olacağını, nelerle karşılaşacağımızı artık bilemez ve tahmin edemez hale geldik. Dolayısıyla, ülkeyi açlığa ve sefalete sürükleyen bu iktidar, aynı zamanda korku anlayışıyla da iktidarını sürdürme ve devam ettirme anlayışıyla yönetim anlayışını bunun üzerinden kurarak sürdürmektedir. Son aşamada, Suriye’deki yönetim değişikliğinden sonra burada bir pozisyon alıp iç siyaset malzemesi olarak kullanma ümidinde olan iktidar, orada da eli boş dönünce gözaltılar ve tutuklamalar devam etmeye başladı. Değerli basın mensupları, bu ülkede gazeteciler gözaltında ve tutuklu; milletvekilleri tutuklu; belediye başkanları tutuklu; sanatçılar tutuklu. Yani itiraz eden herkesi gözaltına almak ve tutuklamakla meşguldür. Oysa ki bu ülkeyi bu hale getirdikten sonra, ülkede bir dayanışma içerisinde olup toplumun bütün kesimleriyle sorunları çözmek yerine, bu iktidar başka bir yöntem deniyor. Ben, itiraz eden herkesi içeri alacağım ve tutuklayacağım anlayışıyla devam etmektedir. Halkımız yoksullukla boğuşurken, bizden şunu bekliyor: Hem siyasilerden hem basın mensuplarından hem gazetecilerden cesur olmamızı istiyor. Yani biz bu tarihi süreci hep birlikte korkusuzca büyük bir cesaret iradesini ortaya koyarak açacağız. Halkımız da şu anda bizlerden bunu bekliyor. Gittiğimiz her yerde evet, bir bedeli var mı? Var. Ödeyecek miyiz? Ödeyeceğiz. Ama bu bedeli öderken, bu ülkeyi karanlıktan ayırmaya da birlikte çıkaracağız. Bunun için önümüzdeki süreç daha zorlu geçecek. Yani iktidarın şu anda yönettiği ve götürmek istediği anlayış ve sistemin önümüzdeki günlerde zor geçeceğini hepimiz görmekteyiz.Son günlerde basında bir şeyler yansıyor. Şantajcının, iftiracının bir tanesi için ben bir dava açtım. Çünkü bir insanın onuruyla haysiyetine oynamak bu kadar kolay olmamalı. Kişisel bir dava açtım ve bu davayı savcı açık tuttu. Zaten o şahıs da orada “Böyle olmadığını, ben görmedim, bilmiyorum” diyerek bir ifade kullanmış. Şimdi bu şahsın ya orada iftira attığı için mahkemeye sevk edilmesi lazım ya da dosyanın kapatılması lazım. O küçücük bireysel bir davayı bile partinin davası haline getirmek, ancak bu iktidarın Cumhuriyet Halk Partisi’ne savaş açtığını gösterir. O yüzden savaşsa biz de bu savaşı vereceğiz. Korkusuzca vereceğiz. Bundan sonraki süreçte halkımız rahat olsun. Biz, halkımızın haklarının mücadelesini vermeye hazırız. O mücadeleyi de sonuna kadar vereceğiz.” şeklinde konuştu.

Ben gazetecilere çok büyük bir saygı duyuyorum

Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren: “Bana göre Gazetecilik tarafsız, liyakat sahibi ve gerçekten kimseye bulaşmadan ama doğruları cesaretle yazan bir anlayışla gazetecilik, gazeteciliktir. Bence gazeteciliği şöyle benzetiyorum: Geçmişte gazetecilerin halkı bilinçlendirmesi ve aydınlatmak için mücadele eden bazı isimler vardı. Osmanlı’da Edebali, “Padişahım, mağrurlanma, senden büyük Allah var,” diyordu. Aşık Veysel, başka bir çiçeği tarif ederken bile topluma mesaj veriyordu. Diğer taraftan, Âşıkların şiirlerini okurken vatan, bayrak ve milletin önemini anlıyoruz. Dolayısıyla gazetecilik, öyle boş yapılacak bir şey değil. Ben gazetecilere çok büyük bir saygı duyuyorum çünkü onlar, gerçekten “kral çıplak” diyebilen o cesarete sahip insanlardır. Hepinizin bu kongreye katkı sunacağından eminim. Kongremizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.” dedi.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz

Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın: “Temenni ediyorum ki, gazeteciliğin bugün içinde bulunduğu durumu Yüksel Başkan az çok ifade etti. Dördüncü güç olarak basın, yasama, yürütme ve yargı ile birlikte demokraside önemli bir yer tutar. Bu güçlerin ayrılığı, 1215 yılında Kral’ın bazı yürütme yetkilerini halka bırakmak zorunda kaldığı zaman başlamıştır. Demokrasinin başlangıç sayıları bu tarihten itibaren kuvvetler ayrılığı ile oturmuştur. Yasama ve yürütme ayrı birer erk olarak ortaya çıkmıştır. On altıncı yüzyıldan itibaren gazetecilik, artık bir güç haline gelmiştir. Tarihte verebileceğimiz iki örnekten biri, Watergate Skandalı’dır. Bu skandal, Amerikan Başkanı Nixon’ın görevini bırakmasına sebep olmuştur. Burada itici güç, basının denetim gücüdür. Basının, o dönemde yaşananları ifşa etmesiyle Nixon, görevini bırakmak zorunda kalmıştır. Yine Avrupa’dan örnek verirsek, İsveç Başbakanı’nın on euro almasıyla ilgili bir dava, basının denetim gücü sayesinde birçok kez yargılanmasına ve sonuç olarak görevini bırakmasına yol açmıştır. Bugün geldiğimiz noktada, basının görevi yine aynı: Denetim görevi ve halka gerçekleri yansıtma görevidir. Basın mensuplarının, olayları olduğu gibi yurttaşlara iletmesi, basını dördüncü güç haline getirir. Ancak geldiğimiz noktada, yandaş kanalların yaptığı bir haberi muhalif kanalların muhabirleri ifade ettikleri için gözaltına alınmaktadır. Haberi yapan yandaş medya, ne yaşandıysa, ne olduysa anlatan muhalif gazetecileri hapse atmaktadır. Burada aslında siyasetçilere, üç erkin ayrımının yasama, yürütme, yargı ve basın mensuplarına düştüğünü görmekteyiz.Yüksel Başkan’ın da belirttiği gibi, yurttaşlara düşen görev, ses çıkarmak ve tepki göstermektir. Aksi takdirde, bir gün kapınıza gelen, Demirel’in dediği gibi, “sütçü” değildir; iş işten geçmiş olur. Bugünlerde çok meşhur olan bir söz var: “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.” Bu bağlamda, yiğitler faşizmine karşı durmak önemlidir. Bugün bunların mağduru olanlar yalnızca gazeteciler, siyasetçiler, belediye başkanları ve meclis üyeleri değil, aslında 85 milyon yurttaştır. Bu nedenle, bağımsız gazetecilik yapabilmek ve kalemini bağımsız tutabilmek, sadece gazeteciliğin temel ilkesi olan gerçekleri yansıtabilmek, aslında ülkeye yapılan en büyük hizmettir. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve diğer bu anlamda hizmet eden gazeteciler, görevlerini yerine getirmeye devam etmektedir. Umarım bundan sonra da bu cesaretle, inançla ve öngörüyle çalışmalarına devam ederler. Yüksel Başkanımızın devam edip etmeyeceğini bilmiyorum, ama bugüne kadar gösterdiği çaba takdire şayandır.” dedi.

Böyle karanlık bir dönemde çağdaş olmak bile çok kıymetli

Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir: “Örgütlü olmak, bu dönemde gerçekten kolay değil. Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin kuruluşundan bu yana sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz. O günlerde, sosyal demokrat partinin dağıtılması ve gerici güçlerin kuvvetlendirilmesi gibi bir strateji vardı. Biraz önce internetten araştırma yaptım. 12 Eylül öncesi, 1980 yılında sendikalı işçi sayısı 5.7 milyondu, o dönemde Türkiye’nin nüfusu 40 milyondu. Şimdi ise sendikalı işçi sayısı sadece 2.5 milyon, oysa nüfus 85 milyon. Yani, 40 milyonken sendikalı işçi sayısı 5.7 milyon iken, 86 milyonluk nüfusta bu sayı yarıdan daha az bir seviyeye düşmüş. Bu da, örgütlü güç olma süreçlerinin giderek zorlaştığını gösteriyor. Bu durum, siyasi partilerde, sivil toplum kuruluşlarında ve akademik odalarda da benzer şekilde yaşanıyor. Akademik odalarımızın ilçemizdeki toplantılarına 1980’lerden itibaren katıldım.Bugün, odalarımız ve partilerimiz bir organizasyon yaptığında, üye sayılarıyla bağlantılı olmayan çok düşük katılımlarla karşılaşmak zorunda kalıyoruz. Bu, son on beş yıldır artan baskıların bir sonucudur. Böyle karanlık bir dönemde çağdaş olmak bile çok kıymetli. Görüyorum ki, Çağdaş Mühendisler, Çağdaş Muhasebeciler gibi örgütlenmeler de yapılıyor. Onları da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin çağdaş kavramından dolayı tebrik ediyorum. Gazetecilik ve siyasetçi ilişkisi ise aynı dönemde yürümek gibi bir şey değil. Eleştirinin kıymetini bilmek gerekiyor. Eleştiren insanlar, muhalefet etmelidir. Ancak, eleştiriyi itibarsızlaştırmaya, aşağılamaya veya hakaret etmeye dönüştürmemek gerekir. Gazetecilik muhalif olmalıdır. İcraata karşı muhalefet etmek, gazetecinin görevidir. Nilüfer Belediyesi olarak, ortak akılla hareket etmeyi amaçlıyoruz. Bunu kısmen başarıyoruz, bazen hatalı işler de yapıyoruz ama niyetimiz açık. Sivil toplumlar, sendikalar ve ticaret odalarıyla birlikte hareket etmeliyiz.”dedi.

Sayın Yüksel Bey’e de hayırlı olmasını diliyorum

Bursa Anahtar Parti İl Başkanı Fikret Aslan: “Denetim mekanizmamız, özgür iradenizi yansıttığınızda bize siyasetin öncülüğünü sunar. Ülkemize kavuşacağımızı, siyasetçilerimizle başladığımız gibi bitirebilirsek, söylediğimiz sözlerin esiri olmayı başarabiliriz. Eğer söylediğimiz sözlerin kuvvetine koşma cesaretini yakalayabilirsek, memleketimize hizmet etme şansını buluruz. Ben basın mensublarımızın ve çok kıymetli düşüncelerinizin, denetim mekanizmasını en iyi şekilde yerine getireceklerine inanıyorum. Bursa’da Yüksel Bey, bu işin duayenlerinden biridir; sağ olsun, özgürce yazabiliyor. Hayırlı olmasını temenni ediyorum, Sayın Yüksel Bey’e de hayırlı olmasını diliyorum.” dedi.
 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.