DOLAR 38,8885 0.05%
EURO 44,0689 0.35%
ALTIN 4.142,160,82
BITCOIN 42163421,73%
İstanbul
23°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Marmara Denizi Alarm Veriyor!

Marmara Denizi Alarm Veriyor!

ABONE OL
21 Mayıs 2025 14:39
Marmara Denizi Alarm Veriyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazeteabc/ Haber: Adiviye ElbaşBursa Büyükşehir Belediyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi öncülüğünde Merinos AKKM’de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek’in katılımı ile Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu çevresel tehditlere dikkat çekmek ve müsilaj sorununa yönelik çözüm yollarını değerlendirmek üzere, “Marmara Denizi’nde Müsilaj ile Mücadele” toplantısı düzenlendi. 

2007’den sonra hiçbir tedbir alınmamış

Düzenlenen toplantıda açıklamalarda bulunan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey: “Marmara Denizi, Marmara Bölgesi ile Türkiye’nin bütünleştiği, hem ticaretin yapıldığı hem de binlerce yıl boyunca sofralarımızı zenginleştiren balıkların ve canlıların olduğu bir deniz ile karşılaşıyoruz. Fakat özellikle 1970’li yıllardan itibaren Marmara’daki sanayi alanındaki büyüme, gelişme veya yoğunlaşma ile birlikte nüfusun Marmara’ya akmasıyla Marmara Denizi’nde yavaş yavaş kirlilik artmaya başladı. Özellikle 2007 yılında bilim insanları bir açıklama yapmıştır. O açıklamaya göre, Marmara Denizi’ndeki müsilajla ilgili kirlenme konusunun yoğunlaştığı ve önümüzdeki süreçte Marmara Denizi’ndeki bu kirliliğin artışıyla birlikte canlıların azalabileceği ve akabinde çeşitli sorunların oluşabileceği ifade edilmiştir. Ancak 2007’den sonra hiçbir tedbir alınmamış, kirletici üretim devam etmiştir. 

27 canlı türü Marmara’dan gitti

2021’de karşımıza bir müsilaj sorunu çıktı. Yani bu müsilaj sorunu aslında Marmara Denizi’nin “ben ölüyorum, artık canlı dahi içinde barındıramayacağım, bu son uyarışımdır” dediği bir süreçtir. O zaman aklımıza Marmara Denizi geldi ve Marmara Lider Birliği içinde, yine aynı şekilde bilim kurulu oluşturuldu. Bakanlığın da içinde olduğu 22 maddelik bir süreç ortaya kondu. Bu süreçte 22 maddenin 19’u gerçekleşti diyebiliyoruz, ancak 3 madde çok daha önemli ve Marmara Denizi’ni tekrar kendine getirebilecek, içinde canlı yaşayabilecek ve koruyacak maddeler. Bu 3 maddeyle ilgili hâlâ sorun var. Bu maddelerden bir tanesi, ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulması ve Marmara Denizi’ne atıkların ileri biyolojik arıtma tesisinden atılmaması. Yani ileri görüş arıtma tesisi, hem sanayi hem de kentsel kirlilik için gereklidir. Marmara’da, özellikle 2024’ten itibaren sadece Kocaeli’de bu tesisler var; diğerleri tamamen Antalya üyesi olan Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz. Burada üzerimize çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Yine bilim insanları tarafından yapılan araştırmalarda, Marmara’da 27 canlı türünün Marmara’yı terk ettiği tespit edilmiştir. Bakın, 27 canlı türü Marmara’dan gitmiştir. Kirlilikten dolayı azot ve fosforun yarattığı kirlilik etkili olmuştur. Bu kirliliğin kaynağı sadece evsel atıklardan değil, sanayi hayatından ve tarımla ilgili sorunlardan, yani gübre ve gübrelemeden kaynaklanmaktadır. Bu durumun farkında olmamız lazım. 

Marmara Denizi oldukça kıymetli bir hale geldi

Marmara Denizinin kirliliği yüzde 60 oranında evsel kirliliğin, yüzde 40 oranında da sanayi kirliliğinin olduğu bilim insanları tarafından ifade edilmektedir. Ancak sanayi atıklarına baktığımızda, sadece ileri biyolojik arıtma tesisleri yeterli olmamaktadır. Bunun yanında kimyasal arıtma tesislerine de ihtiyaç vardır. Bu konuda herhangi bir hazırlık yok. Sadece söylem var, ama eyleme geçilmemiştir. Sanayi atıkları, sanayideki tesislerden direkt olarak denize akmaktadır. Özellikle Bursa için bu durum geçerlidir. Marmara Denizi’ne baktığımızda ise havza havza değerlendirmemiz gereken durumlar vardır. Örneğin, Ergene havzasını özel bir çalışma alanı olarak görmemiz gerekmektedir. Çünkü hem sanayi hem de tarımdan gelen atıklarla Marmara Denizi oldukça kıymetli bir hale gelmektedir. Marmara Denizi, sadece Marmara’da yaşayanların değil, ülkemizin her insanı için önemli bir alan olup, özen gösterilmesi gereken bir bölgedir. Marmara Denizi’nde ilginç bir bilgi olarak, bazı balıkların temizlenme aşamasında geri döndükleri ve tekrar Marmara Denizi’ne girdikleri söylenmektedir. Ancak, kirlilik artınca bu balıkların tekrar Marmara’yı terk ettikleri ifade edilmektedir. Özellikle burada Mustafa Sarı hocamızı hatırlatmak isterim. Zaman zaman belli bölgelerde Marmara Denizi’nde dalış yaparak elde ettiği bilgileri bizimle paylaşmaktadır. Aynı zamanda Marmara Beyler Birliği’nde danışman hocalarından biri olarak bu konuda yaptığı çalışmalar bulunmaktadır. En son Nilüfer Çayı ile ilgili bir çalışma gerçekleştirdi.

Marmara’yı kirletme konusunda önlem almakta yetersiziz

Bursa olarak yerel düzeyde de maalesef hala Marmara’yı kirletme konusunda önlem almakta yetersiziz. Bu konuda çabamız var. Özellikle BUSKİ üzerinden yürüttüğümüz projeler çok önemlidir. Bir taraftan tesislerimizde kapasite artışlarını gerçekleştiriyoruz. Yani borçlanarak yapıyoruz, çünkü bunu yapmak zorundayız. Diğer taraftan yeni arıtma tesisleri konusunda ileri biyolojik arıtma tesisleri projelerimizi geliştiriyoruz. Ancak finansman modelleri konusunda tekrar bakanlıktan bir talebimiz oldu ve olacak da. Bu tesislerin çoğaltılması durumunda, evsel atıkların %100’ünü bir ileri biyolojik arıtma tesisinden geçirerek yine Nilüfer Çayı’na verme imkanı elde edeceğiz. Ancak bunlar yeterli değil. Kaçak deşarjları önlememiz gerekiyor. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Sadece Nilüfer Çayı’nda, valiliğimizin organizasyonunda yapılan bir çalışmayla birlikte 155 adet kaçak deşarja rastladık ve bunları test ettik. Bu kaçak deşarjlar betonlanarak sonuçları takip edilmektedir. Ancak bunlar da yeterli olmayacaktır. Derelerimizin durumu da aynı şekilde kötü. Buradaki kaçak deşarjlar da takibe alınmaktadır ve tespit işlemleri devam etmektedir.

7 tane ileri biyolojik arıtma tesisi yapmalıyız

Burada genel idarenin yapması gerekenler var. Özellikle fabrikaların kaçak deşarjları ile ilgili tespit edilip kapatılması ve men edilmesi gerekmektedir. Bir çevre felaketi oluşturduklarını anlatmamız gerekiyor. Bu konuda sert uygulamalar yapılması gerektiği aşikardır. Ancak o zaman kaçak deşarjlar durdurulabilir. Hava, su ve dereler konusunda çok hassasız. Marmara Denizi’nin temiz olmasını, balık çeşitliliğinin artmasını ve insanların orada rahatlıkla spor yapabilmesini, güvenli bir şekilde suya girebilmesini arzu ediyoruz. Çabamız bu yöndedir. Tüm çalışmalarımız da bu hedef üzerine kurulmuştur. Önümüzdeki süreçte planladığımız 7 tane ileri biyolojik arıtma tesisi yapmalıyız. Kapasite artışlarının dışında, bunlarla ilgili bütçelemeyi yapıyoruz. Sonrasında, sanayi ile aynı çizgiye geldiğimizde inanın Marmara Denizi temiz olmaya devam edecektir. İçindeki canlıların çoğalması da sağlanacaktır.“ dedi. 

Bursa’dan Silivri’ye selam olsun

Başkan Mustafa Bozbey’in konuşmasının ardından önemli açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek: “Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan büyükşehir belediyelerimizin genel sekreter yardımcıları, su kanalizasyon idarelerinin genel müdürleri, genel müdür yardımcıları, çevre kontrol daire başkanları, il su kanalizasyon idaresi müdürleri ve çevre müdürleri, bugün burada Marmara Denizi’nde uzun süredir Türkiye’nin gündemini işgal eden kürsüler meselesini, bu durumdan kaynaklanan sorunların çözümünü ve alınacak önlemleri konuşmak için bir araya geldik. Ev sahipliği dolayısıyla Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Bozbey’e ve çalışma arkadaşlarına çok teşekkür ediyorum. Öncelikle, sözlerime Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na, görev süresi boyunca 2019-2025 yılları arasında Marmara Denizi’ndeki müsilaj meselesinin çözülmesi konusunda gösterdiği çabalar için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Bu süreçte gerek proje, gerek uygulama, gerekse İstanbul’daki evsel atıkların ileri biyolojik arıtma tesislerinin sayısının çoğaltılması ve kapasitelerinin arttırılması yöntemiyle Marmara Denizi’nin kurtarılması konusundaki katkıları oldukça önemlidir. Bursa’dan Silivri Cezaevi’ne kuvvetli bir selam gönderiyorum.” dedi. 

Bu rapor, meclisin arşivinde mevcuttur

Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek konuşmasının devamında: “Bu konuyla ilgili gururla belirtmek istiyorum ki, bugün Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın ve Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Candan Yücel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne müsilaj sorununun çözülmesi için iki araştırma önergesi vermiştir. İki bin yirmi bir yılının en büyükşehir belediye başkanı adayı değiller. Ben başkan değilim, ama yine de bugün aramızda bulunuyorlar. Bursa milletvekilleri, o günkü dönem milletvekilleri Sayın Erkan Aydın ve Kayışova arkadaşımız, araştırma önergelerinde imza sahibi milletvekilleri olarak burada. Tekirdağ milletvekilimiz İlhan Özcan Aygün de aramızda. Bugün birlikte çalıştığımız arkadaşımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kalın bir kitabı olan ve müsilaj araştırma komisyonunda dokuz ay boyunca çalışma yapmış bir arkadaşımızdır. Türkiye’nin Marmara Denizi gibi meselelerinin bütünlüğüyle her türlü neden, sonuç ve çözüm önerileri konuşulmuş ve bu rapor haline getirilmiştir. Bu rapor, meclisin arşivinde mevcuttur. Milletvekillerimizin arşivinde de bulunmaktadır ve herkes buna ulaşabilir. Burada sorunun nedenini konuşmak konusunda süreç tamamlanmış durumda. Sorunu hepimiz biliyoruz. Türkiye nüfusunun yüzde kırkının yaşadığı Marmara Bölgesi’ndeki şehirlerin devresel atıklarından kaynaklanan bir risk söz konusudur. O zaman Marmara Denizi’nin etrafındaki şehirleri büyütmek mi gerekir? Yeni plan kararlarıyla tarım topraklarında imar açarak, milyonluk gelir elde etmek ve yerleşim alanları oluşturmak gerekiyor. Bu bölge, içme suyu ve kullanma suyu açısından Türkiye’nin en fakir bölgesidir. Buradaki sanayi tesisleriyle birlikte tarımın ihtiyacı olan suyun bulunması ve tedarik noktasında sorunlarla karşı karşıyayız. Sanayileşme perspektifinden ne yapılması gerektiğini biliyoruz.

Türkiye Belediyeler Birliği’nin başkanı Silivri zindanındadır

Şimdi burada, kanalizasyon idarelerimizin başkanları var. On altı milyonluk İstanbul, son dönemde biyolojik arıtma tesisleriyle birlikte toplam emsal atıkların yaklaşık yüzde altmışını arıtma tesislerinde işlemektedir. Su kanalizasyon idaresi genel müdürü, tam da Marmara Denizi’nde çiftçilerin tekrar ortaladığı bir dönemde, İstanbul’un riskinin genel müdürü ev hapsindedir. Bu büyükşehir belediye başkanı, Türkiye Belediyeler Birliği’nin başkanı Silivri zindanındadır. Tutuksuz yargılanma uygulaması ile kendisinden mahrum edilmiştir ve Silivri Zindanı, seçilmiş belediye başkanlarının ve çalışma arkadaşlarının hapse atıldığı bir dönemdir. Bir genelge yayınlandı. Uluslararası finansman kredisi kullanmak isteyen belediyeler, sosyal güvenlik kurumundan borçsuz, vergi dairesinden borçsuz olmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarından sadece kendileri için değil, ortak oldukları iştirakleri için de bu şartları sağlamalıdırlar. Sonrasında Maliye Bakanlığı’na başvuracaklar. Çevre Şehircilik Bakanı’nın onayını alırlarsa, uluslararası finansman için onay yazısı verilecektir. Bunun anlamı şudur: Bu iktidar, tek adam yönetimi altında Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri cezalandırma adı altında imkansız bir gerekçe ortaya koymakta ve aslında sadece bugün yaşayan, bu bölgede yaşayan insanlar değil, gelecek kuşakların doğal yaşam haklarına gasp etmektedir.

Belediyeler eliyle şehirler cezalandırılmakta

Mesele bu kadar derin ve ciddidir. Marmara Denizi’nde yaşayan balık türü sayısı dört ya da beşe düşmüşse, daha nereye kadar bu ekonomik sorunları çözmeye çalışacağız? Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Su kanalizasyon idarelerinin faturalarındaki KDV’yi yüzde bir olarak belirleyen iktidar, en büyük gider kalemi olan enerji maliyetinin KDV’sini yüzde bire indirmemektedir. Burada ciddi bir adaletsizlik vardır. Su kanalizasyon idarelerinin finansman açığını gidermek için buldukları yöntemlerden biri, devletten KDV yat ödenmesi ya da en azından vergi veya SGK borçlarıyla mahsup edilmesi konusundaki çabaların reddedilmesidir. Adeta belediyeler eliyle şehirler cezalandırılmakta, insanlar cezalandırılmakta ve doğal yaşam da cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla, bugün konumuz olan Marmara Denizi daha da büyük bir tehdit altına girmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, aslında iki bin yedi yılında İstanbul’da bir su sempozyumu düzenlemiştik. O su sempozyumundan bugüne kadar farklı çalıştaylarda, teknik toplantılarda ve araştırma konferanslarında bu meselenin siyasetin üzerinde değerlendirilmesi gerektiğini hep söyledik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul’da seçimi bir milyonun üzerinde farkla kaybeden bakan, halkın kendisine vermediği yönetme yetkisini yönetmelikler ve genelgelerle elde etmeye çalışmaktadır. Ancak bunun, siyaset üstü bir konu olduğunu ve iş birliği içinde çözülmesi gerektiği noktasındaki adımları atmaktan imtina etmektedirler.

Ergene meselesi, doğrudan bir çevre felaketinin nedenidir

Bugün Marmara Belediyeler Birliği, Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan veya üyesi olan belediyelerin bu konudaki birikimlerini değerlendirmek üzere farklı çalışma gruplarıyla toplantılar gerçekleştirmiştir. Bu vesileyle değerli başkanıma bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu mesele, Türkiye Belediyeler Birliği’nin, Marmara’ya kıyı belediyeleri birliğimizin, çevreci belediyelerin ve tarihi kentlerin temel konu başlıklarından biri olmaya devam edecektir. Bu mevsimde ortaya çıkan süreç, bir iki ay sonra ortadan kalktığında, bilin ki gündemimizden asla düşmeyecektir. Başka bir önemli konu başlığımız ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bütçe görüşmelerinde çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bütçesinin ele alınmasıdır. İstanbul’da veya CHP’li bir belediyenin atıklarını meclis kürsüsüne getiren İzmir’den su getiren bakanımız, değerli milletvekilimiz İlhami Özcan Aydın, Tekirdağ’ın simsiyah suyunu meclis kürsüsüne koymuştur. Ergene meselesi, doğrudan bir çevre felaketinin nedenidir.Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın, biraz önce Sayın Bozbey’in de belirttiği gibi, yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları konusundaki belirsizlikler üzerinde durması gerekmektedir. Organize sanayi bölgelerinin ürettiği atıkların ve deşarjların yönetimi konusunda sorumluluk, tamamen büyükşehir belediyelerine verilmiştir. Ancak bu bölgelerin denetim ve ruhsat verme yetkileri, Sanayi Bakanlığı’na bırakılmıştır. Bu durum, bir yetki karmaşasına yol açmaktadır. Türkiye’deki çevre kurumlarının ne alanda ne kadar yetkiye sahip olduğu konusunda yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Ergene Nehri üzerinden Marmara’ya geçmişte bırakılan atık sular, şimdi derin deşarj yöntemiyle Marmara Denizi’ne aktarılmaktadır. Bu durum, Marmara Denizi’nin dibindeki çukurlarda tehlikenin hızlı bir biçimde artmasına neden olmaktadır. Ayrıca, bu meselenin yurt içinde olduğu gibi uluslararası düzeyde de çözülmesi gereken bir yanı vardır. Orta Avrupa’dan başlayarak, çevre atıklarının yüksek debi ile Karadeniz’e taşındığını ve bu atıkların Marmara’yı ciddi şekilde kirlettiğini biliyoruz.Bu meselenin yerel yönetimlerin yanı sıra, ulusal ölçekte merkez hükümeti, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı’nı da ilgilendiren bir yönü bulunmaktadır. Türkiye’nin, Tuna Nehri’nin Karadeniz’de bıraktığı atıkların yönetimi konusunda kıyısı bulunan ülkelerin de katkı sağlaması gerekmektedir. Bu konuda uluslararası kamuoyunun mutlaka harekete geçmesi elzemdir. Bir diğer önemli nokta ise, özellikle denizlerdeki kirliliğin artmasına neden olan yanlış tarımsal uygulamalar ve toprak yüzeyinde bırakılan gübrelerin yağışlarla birlikte akarsular yoluyla denize aktarılmasıdır. Marmara Denizi’ni arındırmak ve bu denizin eski canlılığına kavuşmasını sağlamak amacıyla yapacağımız çalışmaları belirli başlıklar altında toplamak mümkündür.” dedi.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r