DOLAR 36,1139 0.17%
EURO 37,5707 0.47%
ALTIN 3.365,880,25
BITCOIN 35047472,29%
İstanbul

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Bursa’da Konut Sorunu Tarih Olacak

Bursa’da Konut Sorunu Tarih Olacak

ABONE OL
8 Şubat 2025 15:33
Bursa’da Konut Sorunu Tarih Olacak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazeteabc/ Haber: Adiviye ElbaşBursa Büyükşehir Belediyesi, Bursa Kent Konseyi, Bursa Planlama Ajansı ve Yerel Reform Girişimi Derneği işbirliğiyle “Yerel Reform Buluşmaları” panelinde konut hakkı ve belediyelerin sürdürülebilir konut politikaları konuşuldu. Yerel Reform Girişimi Derneği Başkanı ve önceki dönem bakanları Sayın Murat Karayalçın ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Bozbey konuşmacı olarak yer aldı.

Konut hakkı bireysel bir ihtiyaç değildir

Gerçekleşen panelde açılış konuşmasını gerçekleştiren Bursa Kent Konseyi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gül Sayan Atanur: “Konut hakkı, bireylerin yaşam kalitesini artıran, toplumsal adaleti güçlendiren ve sürdürülebilir kentleşmenin temelini oluşturan bir haktır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi’nin Yirmi Beşinci maddesi, her bireyin sağlık, refah ve barınma hakkına sahip olduğunu açıkça ifade eder. Ancak bugün dünya genelinde milyonlarca insan bu hakkı erişememektedir. Kentleşmenin hızlanması, gelir eşitsizlikleri, mülkiyet ilişkilerindeki dengesizlikler ve küresel ısınmanın etkileri, konut krizini daha da derinleştirmektedir. Konut hakkını sadece bireysel bir ihtiyaç değil, kolektif bir sorumluluk olarak görmeliyiz. Bu sorumluluk; yerel yönetimlerin, merkezi otoritenin, akademinin, sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörün iş birliğini gerektirir. Çözüm için, etkili politikalar oluşturmak ve toplumsal katılımı artırmak gerekmektedir. Burada toplumsal katılım sürecinin önemli bir parçası olarak Bursa Kent Konseyi adına bulunduğumu belirtmek isterim. Kapsayıcı şehirler yaratmak için insan onuruna yakışır, sürdürülebilir ve erişilebilir yaşam alanları oluşturmak hepimize önemli görevler düşürmektedir. Bir vatandaş, bir akademisyen ve Bursa Kent Konseyi’nin bir parçası olarak burada anlatılacakları dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Buradan çıkan fikirlerin, konut alanında çalışan tüm paydaşlara yol gösterici olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.

Konut hakkı temel bir insan hakkıdır

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: “Hepimizin bildiği gibi, sağlıklı, güvenli ve erişilebilir bir konutta yaşamak, insan onuruna yakışır bir hayatın temelidir. Konut yalnızca dört duvar ve bir çatıdan ibaret değildir. Konut, bir insanın yaşamını sürdürebileceği, güven içinde yaşayabileceği, çocuklarını büyütebileceği ve mahallesinde kök salabileceği bir yuvadır. Anayasa’mızın 57. maddesi, devletin konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alması gerektiğini ifade ederken, Birleşmiş Milletler konutu, “yaşamaya elverişli, insana yakışır ve erişilebilir bir hak” olarak tanımlamaktadır. Ancak ne yazık ki bugün ülkemizde, barınma hakkının temel bir insan hakkı olmaktan çıkıp yalnızca belirli bir kesimin erişebildiği bir lüks haline geldiğini görmekteyiz. Sosyal konut yetersizliği, plansız yapılaşma ve yaşam koşullarının ağırlaşması, özellikle dar gelirli vatandaşlarımız için konut edinmeyi zorlaştırmaktadır. Oysa konut hakkı, tıpkı eğitim ve sağlık gibi temel bir insan hakkıdır ve yalnızca alım gücü yüksek olanların erişebildiği bir ayrıcalığa dönüşmesini kabul etmiyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak, konutun ticari bir meta haline getirildiği kentleşme modelini doğru bulmuyoruz. Özellikle ekonomik kriz, enflasyon ve kentsel dönüşüm süreçlerindeki adaletsizlikler nedeniyle konuta erişim her geçen gün daha da kısıtlanıyor. Ev sahibi olmak bir ayrıcalığa, kiracı olmak ise bir belirsizliğe dönüşmüştür.

Konut hakkı sosyal bir hak olarak ele alınmalıdır

Günümüzde kira fiyatlarının hızla yükseldiği, insanların yaşadığı mahallelerden uzaklaşmak zorunda kaldığı ve güvencesizliğin hakim olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. İşte tam da bu yüzden konut meselesi piyasa dinamiği olmaktan çıkarılıp, sosyal bir hak olarak ele alınmalıdır. Kentler çıkar amacı için değil; insan için, yaşam için, gelecek için planlanmalıdır. Bu noktada da, yerel yönetimlerin rolü hayati bir önem taşımaktadır. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak konut politikalarını adil, erişilebilir ve sürdürülebilir bir zemine oturtmak için çalışıyoruz. Bursa’mız, Türkiye’nin en hızlı büyüyen kentlerinden biridir. Bu büyümenin planlı bir şekilde gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. Maalesef bizim kentimizde de kaçak yapılaşma oranı oldukça yüksektir. Bugüne kadar bütüncüllükten uzak ele alınan kentsel dönüşüm politikaları, yeşil alanların ve sosyal donatı alanlarının yetersizliği, sağlıklı konutlara erişimi zorlaştırmıştır. Bu noktada sosyal konut projelerinin artırılması gerektiğini biliyoruz. Tabii ki bu sadece “düşük maliyetli konut üretelim” anlamına gelmiyor. Dayanıklı, erişilebilir, sosyal donatılarıyla desteklenmiş, mahalle kültürünü koruyan konutlar üretmeliyiz.

Doğanbey TOKİ konutları gibi kötü örnekler var

Ayrıca kiracılar için de sosyal kira destek mekanizmaları oluşturmalıyız. Kiralık konut piyasasının tamamen serbest piyasanın insafına bırakılması, toplumsal adaleti bozmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, Türkiye’deki kentsel dönüşüm projelerinin büyük bir kısmı, mahalle sakinlerini yerinden ediyor ve onların ihtiyaçları gözetilmeden yeni yapılar inşa ediliyor. Kentimizin geleceğini planlarken, dönüşüm süreçlerini şeffaf ve katılımcı bir anlayışla yürütmek zorundayız. İnsanları mağdur eden, onları yaşadıkları yerlerden koparan yaklaşımlar yerine, herkesin hakkını koruyan, sosyal adaleti gözeten bir dönüşüm anlayışını hayata geçirmeliyiz. Bursa’mızda da Doğanbey TOKİ konutları gibi, Nilüfer Ataevler dönüşümü gibi kötü örnekler var. Biz, kent dokusunu ve yaşam kalitesini göz ardı eden projelere geçit vermemeye kararlıyız. Konut üretirken göz ardı edemeyeceğimiz en önemli gerçek depremdir! Bursa, birinci derece deprem kuşağında yer almakta ve bu bilinçle hareket etmek zorundayız.

Kültürel mirasın korunarak büyüdüğü bir Bursa hayal ediyoruz

Yeni konut üretiminde depreme dayanıklılığı esas alıyor, mevcut yapı stokunu güçlendirmek için çalışmalar yürütüyoruz.Mahallelerin yok edilmediği, doğanın ve kültürel mirasın korunarak büyüdüğü bir Bursa hayal ediyoruz. Ve bu hayali gerçekleştirmek için kentimizin tüm dinamikleriyle hep birlikte çalışıyoruz. Hemşehrilerimizden ricam, konut hakkınıza sahip çıkmanız ve kentinizin geleceği için mücadele etmenizdir. Çünkü kentler binalardan ibaret değildir; kentler insanlarıyla, dayanışmasıyla kültürüyle nefes alır. Bugün burada dile getirilen tüm öneri, strateji ve çözüm yaklaşımları aslında kentlerimizi soluyan, yaşayan ve insan odaklı mekanlar haline getirme çabamızın birer parçasıdır. Her yurttaşımızın güvenli, huzurlu ve insan onuruna yaraşır yaşam alanlarına sahip olmasını sağlamak en öncelikli hedeflerimizdendir. Yaşanabilir, adil ve sürdürülebilir kentler inşa etmek için kararlılıkla çalışacağız. Bu duygularla hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, katılımlarınız için teşekkür ediyorum.” dedi.

Tartışmaların sonunda somut öneriler geliştirmeliyiz

Yerel Reform Girişimi Derneği Başkanı Murat Karayalçın: “Öncelikle, sevgili başkanımız Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Bozbey’in konut hakkı konusundaki konuşmasını büyük bir memnuniyetle dinledim. Bursa’nın geleceğine dair yaptığı değerlendirmeler ve öngörüler, gerçekten çok önemliydi. Sayın Bozbey’in kullandığı ifadelerle tebessüm ederek dinledim. Bu değerlendirmelerin, Bursalıları ve Bursa’ya gelenleri de tebessüm ettirecek nitelikte olduğunu düşünüyorum. Kısaca Yerel Reform Girişimi hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu örgüt, geçen Ağustos ayında kuruldu ve yerel yönetimlerin merkezi yönetimle olan ilişkilerini yeniden düzenlemeye yönelik çalışmalara katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu süreçte, akademisyenler ve ilgili herkesin görüşlerini alarak, gerektiğinde kamuoyuyla paylaşarak ilerleyeceğiz. Bu amaçla, belli aralıklarla yerel yönetimler ve kamu yönetimi için önem taşıyan konuları tartışmaya açmayı planlıyoruz. İlk olarak, yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliği konusunu ele aldık. Bu konuyu seçmemizin nedeni, özerkliğin yerel yönetimlerin temeli olduğuna inanmamızdır. Özerk olmayan bir yerel yönetim biriminin, herhangi bir devlet dairesinden farkı yoktur. Yerel yönetimler, ancak idari ve mali özerkliğe sahip olduklarında işlevsel ve etkin olabilirler. 30 Kasım 2024 tarihinde İstanbul’da bu konuyu tartıştık ve ardından 3 Ocak 2025 tarihinde İzmir’de benzer bir toplantı gerçekleştirdik. Aslında, Türkiye’nin bu konuyu tartışmasına açıyoruz; fakat bunu Türkiye’nin farklı kentlerinde de ele almayı tercih ediyoruz. Tartışmaların ardından çözüm önerilerini de ortaya koymanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece tartışmakla kalmamalıyız; tartışmanın sonunda somut öneriler geliştirmeliyiz.

Konut Sorunu

Bugün Bursa’da, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin, Bursa Planlama Ajansı’nın ve Bursa Kent Konseyi’nin katkılarıyla konut sorununu ele alıyoruz. Bu konunun iki temel nedeni var: 1) Türkiye, kiralar başta olmak üzere bir konut krizini yaşamaktadır.  Maliye Bakanı Sayın Şimşek’in ifadesiyle, kiralar, içinde bulunduğumuz enflasyonist ortamın temel taşıyıcısıdır. Yerel Reform Girişimi Derneği olarak, bu önemli konuyu Türkiye’nin gündemine taşımak için yeterli gerekçelere sahibiz. Türkiye bundan elli yıl önce, kırk beş elli yıl önce de benzer bir konut kriziyle karşı karşıyaydı. Bu nedenle, seksenlerin başında, yetmişlerde ve seksenlerde böyle bir sorunun çok ağır bir biçimde yaşandığını düşünüyorum. Seksen iki anayasasında, örneğin, aklı çok ilerici bir anayasa olan altmış bir anayasasında bulunmayan bir hak olarak konut hakkı getirilmiştir. Sayın Bozbey’in de belirttiği gibi, bu bir insan hakkıdır. Konut hakkını insan hakkı bağlamında düşünmemiz gerekiyor. Hukukçular, konut hakkını pozitif statü hakkı olarak tanımlamaktadır. Pozitif statü hakkı, aslında devlete bu hakkı sağlama görevini vermektedir. Burada sosyal haklar olarak yaklaşmak ve bunu öyle görmek de söz konusu. İşin pratiği şu, sayın konuklar: Pozitif statü hakkı, yurttaşa anayasanın kendisine vermiş olduğu hakkı devletten talep etme hakkını getiriyor. Yani, yurttaşlar, barınma sorununu yaşayan, barınma gereksinimi içinde olan ve ağır kiralarla karşı karşıya bulunan yurttaşlar, anayasanın elli yedinci maddesinin kendilerine sağlamış olduğu bu olanaktan hareketle, “Bana bu hakkımın gereğini yerine getir, bana bu hakkımı ver” diye talepte bulunma hakkına sahip. Batıkent projesinden bu yana yaklaşık elli yıldır bu konuyu izleyen birisiyim. Yurttaşlarımızın Türkiye’nin neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar, insanlarımızın böyle bir hakkı devletten talep ettiklerine ben hiç tanık olmadım. Sayın Bozbey’in bu toplantıya katılımın yetersiz olduğunu düşündüğünü kibarca ifade etmesi de bu durumu yansıtmaktadır. Aslında bu da öyle bir şey değil mi? Yani, bir hakkı tartışıyoruz. Bursa’da da eminim ki bu sorun ciddi bir biçimde yaşanmakta. Ama hakkın talep edildiğine tanık olmuyoruz.

Genel bir konut sorunu yaşanmıyor

Bunun bir istisnası var, sayın konuklar. Bin dokuz yüz doksan altı yılında İstanbul’da Habitat İki adlı bir uluslararası toplantı düzenlenmişti. Orada kent kooperatifçileri, “Sokakta konut, insan hakkıdır” diye bir eylemde bulunmuşlardı. Bunun birisi de aramızda, biraz sonra konuşma yapacak. Onun dışında başka bir eyleme tanık olmadım. Tek eylemdir. Benim bildiğim kadarıyla tek eylem odur. Türkiye’de bu sorunu genel ifadelerle ortaya koymanın doğru olmadığı düşüncesindeyim. Genel bir konut sorunu yaşanmıyor. Dar gelirli aileler için bu bir sorun. Yoksul yurttaşlarımız için, dar gelirli yurttaşlarımız için bu sorun yaşanıyor. Devlet, anayasanın kendisine yüklemiş olduğu bu görevi dar gelirli aileler için yerine getirememektedir ya da getirmemektedir. Sonuç fark etmiyor; getirmesi ya da getirmemesi dar gelirli yurttaşlar için fark etmiyor. İki tane örnek vereceğim. Bu dediğimi sayısal olarak da ortaya koymak için. Bu konuşmamı hazırlarken TOKİ’nin web sitesine girdim. Çok ilginç; TOKİ’nin web sitesinde, TOKİ’nin ürettiği konutlarla ilgili işin toplumsal yönünü ortaya koyan bir dağılım yok. Yani şimdiye kadar ne kadar dar gelirli daireler için konut üretimi yapılmıştır, TOKİ böyle bir üretimde bulunmuştur. Yine bir soruyu sorduğunuzda onun yanıtını alamıyorsunuz. Bu bana çok ilginç geldi, çok düşündürücü geldi. Ama üşenmeyin, arkadaşlarımdan rica ettim; TOKİ’nin web sitesinde bulunan projeler itibarıyla bir çalışma yapma talep ettim. Yüz bir tane proje var. Dar gelirli aileler için yapıldığı söylenen yüz bir projenin adları var. Arkadaşlarım onu hazırladılar. Yüz bir projede üretilen dar gelirli aileler için, sayın konuklar, koskoca TOKİ’nin eski Bakanı Sayın Özel Özhaseki’nin, şimdiki bakan Sayın Kurum’un vermiş olduğu büyüklüklerden bahsediyorum. Bir buçuk milyon adet konut ürettiğini iddia eden TOKİ’nin dar gelirli aileler için bu yüz bir projede ürettiği konut miktarı kırk iki bin dört yüz elli yedi. Tasavvur edelim; yani TOKİ’nin toplam imalatının yüzde üçü. Koskoca TOKİ, yalnızca ürettiği konutların yüzde üçünü dar gelirli ailelere vermiş.

Böyle bir piyasa olur mu?

Aslında genel olarak dar gelirli ailelerin konut gereksinimini karşılamak amacıyla kurulan konut kooperatiflerine TOKİ’nin vermiş olduğu kredilere baktığımızda bunun bir başka kanıtını da gördüğümüzü belirtmek isterim. Son derece ihmal edilebilir seviyede. Bin dokuz yüz seksenli yıllarda, özellikle bin dokuz yüz seksen dörtte, hemen onun ardından toplu konut idaresinin konut kooperatiflerinin vermiş olduğu kredilerle Batıkent başta olmak üzere çok sayıda proje tamamlanabilmiştir. Ayrıca, İPA’nın (İstanbul Planlama Ajansı) İstanbul için hazırlamış olduğu bir istatistiki veri var. Söyleyeyim size; iki bin iki yılından bu yana İPA’nın verisini söylüyorum. İki bin iki yılından bu yana TOKİ, İstanbul’da seksen bin yedi yüz seksen sekiz adet konut yapmış. Bunun altmış sekiz bin altı yüz kırk dördü lüks konut. Devlet, böyle bir durumla karşı karşıya. Öte yandan, piyasaya baktığınızda daha da vahim bir görüntü sergilemekte. Türkiye’de konut piyasasında çok büyük bir çarpıklık ve çok büyük bir darlık bulunmaktadır. Çarpıklık ve darlık, sözcüklerini dar gelirli ailelerin konut piyasasındaki yeri açısından söylüyorum. İki piyasa yapımcısının açıklaması var. Birincisi, Konut-Der Başkanı; piyasada ürettiğimiz konutların yüzde altmış beşini, toplumun yüzde altmış beşini oluşturan dar gelirli ailelerin dışındaki kesimler için inşa etmekteyiz. Yani, toplumun dar gelirli kesimi yüzde altmış beş; onun değerlendirmesine göre o dışarıda tutuluyor. Onun değerlendirmesine göre, konut piyasasında yalnızca toplumun yüzde otuz beşi için üretim yapılıyor. Böyle bir piyasa olur mu? Bu ulusal piyasanın bu piyasayı ulusal piyasalı olarak görmek, değerlendirmek, nitelemek mümkün mü? Eğer yurttaşlarının yalnızca yüzde otuz beşi için üretim yapıyorsanız, o piyasa çarpık ve dar bir piyasadır.” dedi.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r