DOLAR 35,4431 0.27%
EURO 36,3540 -0.47%
ALTIN 3.064,191,06
BITCOIN 3338915-0,60%
İstanbul

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Başkan Bozbey: “Kalemine Daima Efendi Kal”

Başkan Bozbey: “Kalemine Daima Efendi Kal”

ABONE OL
11 Ocak 2025 09:53
Başkan Bozbey: “Kalemine Daima Efendi Kal”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazeteabc/ Haber: Adiviye ElbaşBursa Büyükşehir Belediyesi tarafından Merinos AKKM’de ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ programı düzenlendi. Düzenlenen programa Bursa basını tarafından yoğun katılım sağlandı.

Toplumun aynası olan basın, demokrasinin vazgeçilmez bir parçasıdır

Gerçekleşen programda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: “Bugün, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle, tarafsız ve güvenilir habercilik uğruna verdiğiniz mücadelede dayanışma bilinciyle her zaman yanınızda olduğumuzu belirtmek istiyorum. Gazetecilik yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda topluma karşı duyulan güçlü bir sorumluluğun da ifadesidir.  Tam 64 yıl önce, 10 Ocak 1961’de kabul edilen 212 sayılı basın yasası, gazetecilerin meslek onurunu ve halkın haber alma hakkını korumayı amaçlayan çok önemli bir adımdı. Ancak ne yazık ki, bugün gelinen noktada gazetecilik mesleğinin bu kazanımlarının çoğunun törpülendiğine şahitlik ediyoruz. Toplumun aynası olan basın, demokrasinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Özgür bir basın olmadan halkın doğru bilgiye erişimi ve yönetenlerin denetlenmesi mümkün değildir. Basın özgürlüğü, toplumun adalete, eşitliğe ve demokrasiye olan inancını güçlendirmektedir. Çünkü özgür bir basın, hesap verebilirliği ve katılımcılığı sağlamaktadır. Bu özgürlük, sorumlulukla birleştiğinde anlam kazanır. Özel hayatın gizliliği, iftira, yalan haber ve algı yönetimi gibi unsurlar, basının gerçek işlevine zarar vermektedir. Sorumlu, şeffaf ve tarafsız gazetecilik, özgür bir toplumun en güçlü dayanağıdır. Kamu yararını gözeterek yapılan bu görev, toplumun güvenini kazanır ve aynı zamanda saygı görür. Bu bağlamda, basın ahlak yasasının çıkarılması ve mesleğini etik ilkelerle icra eden gerçek basın mensuplarının korunması, hem toplum hem de sizler için hayati önem taşımaktadır. Doğru habercilik anlayışı ve etik ilkeler, basının güçlü bir şekilde ayakta kalması için her zamankinden daha önemlidir. Hep birlikte bilgi kirliliğine karşı mücadele ederek, hakikatin ışığında bir toplum oluşturmak hepimizin ortak sorumluluğudur.  Bu mücadelenin en büyük destekçisi de basının özgürlüğüne saygı duyan bir yönetim anlayışıdır. Bizler Bursa’mızda, basının geçmiş dönemlerde bizi baskı altında değil, özgürce kendisini ifade etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak, sizlerin eleştirilerinin ve önerilerinizin çok değerli olduğunu, yaptığımız işlerde bize yol gösterdiğini, eksikleri görmemizi sağladığını biliyoruz. Bu nedenle, bu tür eleştirilerinize teşekkür ediyorum. Bundan sonra da yapacağınız bu tür eleştirilerin her konuyu dikkate alacağımızı bir kez daha yinelemek istiyorum. Bugün sizler baskı, sansür ve ekonomik zorluklar gibi pek çok sorunla mücadele etmektesiniz. Tüm bu zorluklara rağmen hakikatin peşinden gitmeye de devam ediyorsunuz. Basın sustuğunda, toplumun sesi kısılır ve gerçekler karanlıkta kaybolur. Bu cesaret, sadece sizin değil, toplumun geleceğinin de en önemli teminatıdır. Özellikle belirtmeliyim ki, bu günü kutlamaktan çok, sizlerle dayanışmayı büyütmek adına bir fırsat görüyorum. Bu noktada şu sözleri hatırlatmak isterim: “Bir gazeteci, hakikati konuşamayanların sesi olmalıdır.” diyen Malkom X’ten, “Özgür bir basın yoksa özgür bir toplumdan söz edilemez.” diyen Mandela’dan ve “Bir ülkenin özgür olup olmadığını anlamak istiyorsanız, gazetecilerinin nasıl çalıştığına bakın.” diyen John Milton’dan. 

Kalemine daima efendi kal

Mesleğinizin ne kadar kıymetli olduğunu anlatan birçok söz söylenmiştir. Ülkemize geldiğimizde, “Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.” diyen Sedat Simavi’nin öğütleri, hala bu meslek mensuplarının yol göstericiliğini yapmaktadır. Aynı zamanda Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.” sözü, gazetecilik mesleğinin yalnızca bir haber verme işi değil, aynı zamanda toplumun aydınlatılmasında oynadığı kritik rolü de gözler önüne sermektedir. Bu söz, gazeteciliğin araştırmaya, bilgiye ve gerçeğe dayalı bir sorumluluk gerektirdiğini; yanıltıcı bilgi ve ön yargılara karşı bir duruş sergilemesi gerektiğini bizlere hatırlatmaktadır. Gazetecilik, dikkat arayışında özenli ve titiz bir çalışmayı, toplumun güvenini kazanan bir anlayışı gerektirmektedir. Mumcu’nun bu ifadesi, mesleğin özüne ışık tutan evrensel bir rehberdir. Bu önemli gün vesilesiyle gerçeğin peşinden giden siz tüm basın emekçilerinin emeğini ve cesaretini bir kez daha kutluyorum. Basının susturulmadığı, gazetecinin fikirlerini özgürce ifade ettiği, halkın doğru bilgiye kesintisiz ulaşabildiği bir gelecek için yanınızda olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum. Özgür basının şekillendirdiği bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğimize kalbimle inanıyorum.  Birlikte özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesini büyüterek çok daha güzel yarınlara ulaşacağız. Siz değerli basın mensuplarına sevgi, saygı ve dayanışma duygularımla bu güzel günde bir arada olduğumuz için teşekkürlerimi iletiyorum. Keyifli bir akşam diliyorum.” dedi.

Basının bütününe ele geçirme çabası var

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: “Özgürlük ve bağımsızlık talebimi hep yeniledim. Çünkü biz biliyoruz ki basın özgür değilse, halkın gerçek haber alma hakkı gasp edilmiştir ve yerine getirilmemiştir. Ama şunu da her zaman söyledim: Ticarete, siyasete, hegemonyaya ve baskıya boyun eğmiş bir basının toplumu aydınlatma, topluma gerçek haberleri sunma olanağı yoktur. Çok üzgünüm. Bugünü bir kutlama günü olarak değil, bir dayanışma ve basın emekçilerinin sorunlarını ortaya koyma, tartışma ve yüksek sesle kamuoyuna duyurma günü olarak algılamak isterim. Düşük ücret, baskı ve iş güvencesizliği altında çalışıyorsunuz; büyük bir kesiminiz bu durumda. Ayrıca büyük mezunlar var, fakat büyük bir işsizlik de söz konusu. Yakın tarih açısından bakıldığında, bir tarafta iktidarın kamu kaynaklarını, vakıflar bankasını ve Ziraat Bankası’nı kullanarak basının bütününü ele geçirme çabası var. Kendine ait olmayan bir sözü söyleyen kim varsa, medya kuruluşu veya basın muhabiri olsun, onu gözaltına alma veya tutuklama gibi uygulamalarla karşı karşıyayız. Kısaca, tam bir iktidar hegemonyasıyla, zorba bir düzenle karşı karşıyayız. Sıkı mı? Saraya ve etrafına dokunacak bir kelime yazmak mümkün mü? Hayır, bu mümkün değil. Biz açıkça bunu söylüyoruz. Faşist bir düzende basıncılık yapabilmek zordur. Bunun çok net farkındayız. Dolayısıyla, çok net bir şekilde ifade etmek gerekiyor: Değerli basın emekçileri, çok önemli kararlar alınıyor. Basın İlan Kurumu, adeta basını intihar ettiren bir kurum haline geldi. Önce, bütün Anadolu medyasının internet ve gazeteciliğini tek çatı altında toplayacağını söyledi; yani kartelleştireceksiniz. Yukarıda nasıl yapıyorsanız, aşağıda da öyle yapacaksınız. Tokat ilinde beş haber gazetesini ve beş internet sitesini birer adete düşürerek kırk kişiyi maalesef işsiz bıraktı. Bu yeter mi? Yetmez. Gittiği her yerde, adeta bunun propagandasını yaptı. Yine Basın İlan Kurumu, kamu kaynaklarından alınan ilgili ilanlarla ilgili yüzde on beş kesinti uyguluyor. Yüzde on beş kesinti, yüzde yirmi KDV ve yüzde otuz beş. Peki, ilgili kuruma ne kalacak? Ekonominin canı çıksın. Biliyorum, bu sektör çok sıkıntı yaşıyor. O yüzde on beşi nasıl alacaklar? Oturdukları yerlerden sadece fatura yazarak mı? Bu hak mıdır? Adalet midir? Sonrasında, Anadolu medyasını tehdit ederek, sıkıştırmak ve tam bir baskı alanı yaratmak amacıyla her yeri gezip duruyorlar. Kısaca, yaşanan birçok sorunun farkındayız. Ama şu gerçeği hiç unutmayalım: Bu ülke zor bir ülke. Zorba düzenin olduğu bir ülke. Elbette göndermeler yapacağız. Kime? Abdi İpekçi’ye, Metin Göktepe’ye. Çünkü onları bir kez daha anıları önünde saygıyla anarken, bu ülkede gerçek gazeteciliğin bir bedeli olduğunu hepimiz görmek zorundayız. Kısaca, ülkenin gittiği noktada basının özgür olmadığını, ticarete, siyasete ve hegemonya tutsak olduğunu biliyoruz. İşte bütün bu kararlar içerisinde, medya mensuplarının ve gazetecilerin basın yayın kurumlarına tekrar özgürlük talebimi yenilerken, bu karanlıktan çıkmanın yolu sizin mücadelenizdir. Sizin doğruları, gerçekleri gerektiğinde muhalefet olarak, gerektiğinde bedel ödeyerek toplumu karanlıktan aydınlığa çıkarma mücadelenizdir.” dedi.

Güçlü bir Türkiye istiyorsak özgür basın bunun mimarı olmalıdır

CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk: “Bugün Türkiye’de düşüncenin, fikrin eleştirinin ve karanlıkta kalan her şeyin aydınlanmasının önünde büyük bir baskı var. Dolayısıyla, bu günü hem sorunları dile getirerek hem de bağımsız ve özgür basının önemine vurgu yaparak geçirmenin değerli olacağını düşünüyorum. Vekilim, basın ve basın üzerindeki ekonomik baskıya kısmen değindi. Eğer biz güçlü bir Türkiye istiyorsak, güçlü bir demokrasi istiyorsak, özgür basın bunun mimarı olacaktır. Sadece basın değil, basının yanında bugün sosyal medya hesaplarından bile kendi fikrini ifade etmenin takip edildiği, radara alındığı ve bir şekilde kenara itildiği bir dünyadayız. Bu durum, korkutma ve baskı altında tutma mekanizmalarının yaratıldığı bir ortamı da beraberinde getiriyor. Dijital kontrol mekanizmaları, gazetecilikte, yazılı ve görsel basında önemli değişikliklere yol açtı. Sosyal medyanın olumlu ve olumsuz yönleri var; ancak sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen düşünce özgürlüğü ve fikirlerin paylaşılması, toplumun aydınlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Hepimiz bunu görüyoruz ve önemsiyoruz. Buradan, kalemini eğmeyen, bükmeyen, doğruları söyleyen ve bu uğurda hayatını kaybeden Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Metin Göktepe ve Hrant Dink gibi gazetecilere bir selam gönderiyorum. Onların yolundan yürüyen, bu mücadeleyi gösteren ve bunun hiç kolay olmadığını farkında olduğumuz gazetecilere de saygılarımı sunuyorum. Özgürlüğün ve demokrasinin kuşatıldığı Türkiye’de basın mensubu olmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Aydınlığa giden yol, ancak böyle inşa edilebilir; demokrasi ancak bu şekilde yeniden inşa edilebilir. O yüzden, o yolda giden ve bedel ödeyen gazetecileri, basın mensuplarını tarihimizin hiçbir zaman unutmayacağını ifade ediyorum. Diğer gazeteciler bugün eğilen, bükülen bir noktaya evrildi. Basının büyük bir kısmının tek elden ve tek dilden tamamen alkışladığı, eleştiriye karşı bile tepki gösterdiği bir duruma maalesef tanıklık ediyoruz. Bu da yaşadığımız sorunların bir yansımasıdır. Bizler de, yarın kendimizle ilgili de siyasetçiler olarak gazetecilerin geri bildirimlerini çok önemli buluyoruz. Aksi takdirde, kendi eksiklerimizi, yaptığımız hataları ve yanlışları nasıl düzeltebiliriz? O yüzden özgür basın büyük bir öneme sahiptir. Bu manada, basınımızın, sivil toplum örgütlerinin ve basınımızın güzide kalemlerinin, eğilmeden, bükülmeden Türkiye’nin doğrularını yazma mücadelesini destekliyorum. Tüm basın emekçilerini saygıyla selamlıyor, bu uğurda aramızda olmayan, tutsak edilen, hapislerde kalemleri kırılmaya çalışan, aramızdan ayrılan ve öldürülen gazetecileri rahmetle anıyorum.” dedi.

Türk basını tutsak olmayacak

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş: “Yokluklara, baskılara rağmen onurlu bir şekilde basın mensupluğu görevinizi, gazetecilik görevini yapmaya çalışan siz değerli basın emekçileri, Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı adına en dayanışmacı duygularımla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. 10 Ocak 1961, sendikal mücadelenin hak arama mücadelesinin sizin o mücadele ruhunuzu yansıtarak kazandığınız o büyük zaferin, bugün tekrar bir gazetecilik günü veya bir mücadele günü olarak adının eklenmesi önemlidir. Önemli olan o ruhtur; o ruhu bugüne kadar taşıyan bütün basın emekçilerine ve görevlerini yerine getirirken toprağa düşen tüm basın şehitlerinin önünde saygıyla eğiliyorum. Zor şartlarda görev yapıyorsunuz. Hem ekonomik anlamda zorluklar çekiyorsunuz hem de sokakta ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Yetmiyor, bir de iktidar birçok baskıyla sizleri yıldırmaya, baskı altında tutmaya çalışıyor. Yok öyle, biz biliyoruz. Türk basını, özellikle yüreğini ortaya koyan basın emekçileri tutsak olmayacak, esir olmayacak; özgür basını geçmişten geldiği gibi ileriye de taşıyacaktır. Zor günlerden geçiyoruz. Belki de Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini yaşıyoruz. Bir taraftan Ortadoğu, bir taraftan ekonomik koşullar insan yaşamını daha da zorlaştıran ağır bir süreci yaşıyoruz. Ama asla umutsuz değiliz. Birlikte çıkacağız bu karanlıktan. Bu kentin, bu ülkenin, bütün ezilenleri, bütün sömürülenleri, iktidar tarafından ötekileştirilen herkesle birlikte omuz omuza bu ülkeyi aydınlığa çıkaracağız, göreceksiniz. Ne kadar zorluk çektiğinizi ben biliyorum. Ama asla kendinizi yalnız hissetmeyin. Asla yalnız olmayacaksınız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz sonuna kadar sizin yanınızdayız. Sizin arkanızdayız. Omuz omuza birlikte mücadele edeceğiz. Değiştireceğiz bu ülkenin kaderini. Yok öyle yoksulluklar, ölümler bu kentte. Bir tek başak tanesi bile yalnız kalmayacak. Bir tek zeytin ağacı bile yalnız kalmayacak. Birlikte başaracağız. Bu ülkeyi bu karanlıktan aydınlığa birlikte çıkaracağız, diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. İyi ki varsınız. Birlikte başaracağız.” dedi.

Temmuz bizim esas bayramımızdır

Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Yüksel Baysal: “Biz her dönemin mazlumu ve mağduruyuz. Abdülhamit döneminde sansür uygulandı; büyüklerimiz sansürle uğraştı. Tek parti döneminde de özgürlüklerimizin üzerine bir şal örtüldü. Demokrat Parti dönemi ise 1950-1952 arasında bir özgürlük rüzgarı estirdi. Ancak sonra yeniden o eski geleneksel tavırlarına döndüler. İktidar, medyayı denetim altına almak istedi; başaramayınca cezaevleri, Ankara’daki cezaevi “Hilton” adı altında cezaevi oldu. İşte 1961 yılı, 1960 darbesinden sonra, devriminden sonra, ihtilalinden sonra… Ne derseniz deyin, 1961 Anayasası’nın özgürlükçü ortamında basın mensuplarına 212 sayılı yasayla haklar tanındı. Nedir o? Sözleşme hakkı tanındı. Peşin ücret alma hakkı tanındı, değil mi? Bakın, bu hakları hâlâ bazılarımız kullanamıyor. Benzeri haklar da tanındı. Ne oldu? Dokuz gazete patronu, “Biz böyle çalışamayız. Bu insanları çalıştıramayız, gazeteleri çıkarmıyoruz” dediler. Sonuç olarak, değerli büyüklerimiz basın adı altında gazete çıkardılar üç gün üst üste; sonra o bayram gazetesi oldu. İşte bu nedenle, 212 sayılı yasayla bu yasa nedeniyle 10 Ocak’ta o gazete çıktığı için biz Basın Bayramı’nı kutluyoruz. Ama ben esasen son olarak şunu da söylemek isterim: Benim için en önemli basın bayramı 24 Temmuz 1908’dir. Neden? Şimdi önümde bir gazete var. Yanıma almadım ama gazeteler önceden gidiyordu. Abdülhamit döneminde “Efendim, bunu yayınlayabilir miyiz?” diye soruluyordu. Sansür başıcı, yani o günkü iktidar tarafından atanan kişi, “Bunu yayınlayamazsın” diyordu. “Bu yazıyı koyabilir miyiz?” Beğenmedik, koyamazsın. “Bunda eleştiri içeriyor.” İşte o sansür, 1908 devrimiyle ortadan kalktı. Onun için 24 Temmuz esas bizim basın bayramımızdır diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, daha fazla sözü uzatmayayım ama şunu da söyleyeyim: 24 Ocak, Uğur Mumcu’nun öncüsüdür. Ölüm yıl dönümüdür. Çağdaş Gazeteciler Derneği öncülüğünde her yıl burayı özellikle anıyoruz. Önce açıklama yapıyoruz, sonra Atatürk Anıtı’na çelenk koyuyoruz. 24 Ocak’ta hepinizi o meydanda bekliyorum.” dedi.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r