Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra dere yatağında çuval içinde cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayeti davasında ikinci duruşma bugün kaldığı yerden devam ediyor. Dünkü duruşmada savcı, 4 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, “Herkes suç ortağı, ‘iyi hal’e yer yok” diyerek aileyi ve polisleri suçladı. Mütalaanın ardından salonda gerginlik yaşandı, tutuklular salondan çıkarıldı. Bugün ise salon daha sakin, yaşanan arbede sonrası aile yakınları içeri alınmadı.
Davanın 2. günü, amca Salim Güran’ın savunmasıyla başladı. Salim Güran, savcının ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebine karşı savunmasını yapıyor.Salim Güran: Her sabah olduğu gibi tarlaya gittim. Mehmet Selim ve oğlu Ramazan ile birlikte. Ardından Bağlar tarafındaki sağlık ocağına gittim. Hükümet Konağı’nın karşısında bulunan bankadan 4 bin lira para çektim ve çocuklara verdim. Daha sonra iki oğlumla çay ocağında oturdum. Ardından aynı istikametten köye döndüm. Petrolden benzin aldım ve eve geldim. Hava sıcaktı, klimanın önünde eşim ve iki oğlumla oturdum, yemek yedik ve dinlendim. Daha sonra yukarı tarlaya gittim, işlerime baktım. O sırada elektrikçiler geldi ve Mehmet Şerif’in arızasına bakmak için geldiklerini söylediler. Onların arabasıyla birlikte gittik. Pamukların kurtlandığını gördüm. Elektrikçiler ücret konusunu söyledi, ben de amcamın oğlu ile konuşmalarını istedim. Ramazan aradı, tarla işleriyle uğraşıyordu, yanına gittim. Orada bir süre oturduk.
Salim Güran: “Narin’in kaybolduğu saatlerde kızım beni arayıp durumu söyledi. Mehmet Selim gelmişti, onunla birlikte olay yerine gittik. Kalabalığı görünce herkesin ağladığını fark ettim. Komutanı aradım ve ‘Abimin kızı kayıp, ekip gönderin’ dedim. Ancak komutan izinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine Sabri’ye söyledim, ‘Okulun kamerasına bakalım, jandarma gelecek’ dedim. Samet Hoca duydu. Sabri anahtarı getirdi, jandarmadan bir arkadaş geldi. Kamerayı inceledik, amcamın çocuklarının Narin ile yürüdüğünü ve patikadan yukarı çıktıklarını gördük. O bölgeye gittik, koyunların olduğu yere baktık, ama bir iz bulamadık. Gün doğmadan önce Barış kardeşimin evine gittik. Barış’ın eşi Yasemin bağırarak, ‘Sabahleyin bu vahşiyi gördüm!’ dedi. (Nevzat Bahtiyar’ı işaret ediyor.) Bunun üzerine, ‘Neden bundan şüphelenmiyorsunuz?’ dedim. Salim Güran: “Kolluk kuvvetleri hep aileyi suçluyor ama kendileri eksik. Narin’in kaybolduğu saatten sonra neden kameralara bakmadınız? Bakmadılar sonra ailenin üstüne geldiler.
Salim Güran: “Beni medyanın önüne attılar. ‘Kusma’ dediler, ‘kan’ dediler. Kalktılar, ‘battaniye’ dediler. Petrolün kamerası var dedim, beni dinlemediler. Ömrümde cezaevi görmemişim, beni tutukladılar. O zaman cezaevindeydim, haberlerde N.B. adında itirafçı diyorlardı. Kim olduğunu düşündüm. Daha sonra televizyonu da elimden aldılar. Bir medya bu kadar kötü olamaz. Bir aile böyle yok edilemez. Hani kan? Hani kusmuk? Sonra benim arabamda DNA bulundu denildi. Bütün deliller medyada yer aldı. Komutan, ‘Sen petrole gitmişsin’ dedi ve battaniyeden bahsetti. ‘Komutan, ne diyorsunuz?’ dedim. Kalktılar, beni tuttular ve cezaevine koydular. Ömrümde cezaevi görmemişim. Cezaevinde televizyon izliyordum, ‘İtirafçı’ diyorlar, ‘N.B. kod adlı’ Kimdir bu, ben tanımıyorum.
Salim Güran: “Sonra ‘Nevzat Bahtiyar’ dedim. Narin’in cesedi bulundu. Yeğenimin mezarına gitmek istedim, ama bırakmadılar. Olayları izlediğim için televizyonu benden aldılar. Medya, bir aileyi yok etti. Beni neden tutukladılar? Eğer beni tutuklamasalardı, Nevzat itiraf edecekti. Nevzat yakalanınca, ‘Salim Güran’ dedi. Medyadan kan, DNA, her şeyi öğrenmişti. Kalktılar, beni tekrar adliyeye götürdüler. Nevzat sürekli ifadesinde ‘araba’ diyor, çünkü arabada DNA olduğunu biliyor. ‘Araba ile gelmişim’ diyor. ‘Camdan verdi’ diyor ama cam bozuk. ‘Battaniye’ diyor, medyadan duyduğu battaniyeyi söylüyor. Arabayı iki kez incelemeye götürdüler, bu kez saç bulundu. Yeğenim o arabaya binmiştir, zaten o araba benim değil. Herkes o arabayı kullanıyor.Salim Güran: ” Ben özellikle cumhurbaşkanımıza, parti başkanlarına sesleniyorum. Kolluk güçlerine soruşturma açsınlar. (Ellerini kürsüye vurarak anneyi gösterip) vallahi yengem çocukları için ölüyor, billahi çocukları için ölüyor. (Bu sırada anne Yüksel Güran’ın hıçkırıkları duyuldu salonda.) Şu anda benim ölümümdür, yeğenimin ölümü ile yargılanıyorum. Aile perişan. Sosyal medyaya sesleniyorum neden bu kadar kötülük, neden bu kadar art niyet… Asla ve asla suçlamaları kabul etmiyorum.
Avukat: “Salim’in tek avukatıyım ve 2 saat süre istiyorum. 21 Ağustos’ta Narin kayboldu, Salim DNA yüzünden 30 Ağustos’ta gözaltına allındı. Nevzat ise 8 Eylül’de gözaltına alındı. Nevzat ilk anda tespit edilebilseydi, yani Salim’den önce yakalansaydı hiçbir kurgusu olmayacaktı. Nevzat’a çalışma, tasarlama ve suçu birinin boynuna bırakma fırsatı verildi. Nevzat iki buçuk hafta sonra gözaltına alındı. O da kendisi itirafçı olmuş değil, kendisi de teslim olmuş değil. Aksine oğlunun evinde yatağın altında bir korkak gibi saklanırken yakalandı. Yakalanmasının sebebi günler sonra Jandarma’nın olay yerini gören Çiftlik kamerasına bakmayı akıl etmiş olmasıdır. Çiftlik kamerasına tam 19 gün sonra bakıldı. Daran 2 ‘ye 19 gün sonra bakıldı. Dönen kameralar silindi. İhmaller zinciri saymakla bitmez. Çiftlik kamerasını incelediklerinde kırmızı arabanın dereye indiğini fark ettiler ve ancak öyle Nevzat yakalandı. Gözaltına aldıklarında Nevzat bize iki ayrı hikaye anlattı. Daha sonra bu hikayeleri giderek çoğaldı. Birinde dedi ki Anca Salim arabasının ön koltuğunda, –bakın bagajda değil, arka koltukta değil, herkes görecek şekilde ön koltukta– cesedi taşıyordu. Bunu neden böyle söylüyor. Çünkü soruşturma makamı gizlilik kararı verdiği dosyadan, aleni olarak çarşaf çarşaf kendi eli ile DNA raporları dahil tüm belgeleri aleme servis ediyordu.”
Avukat: “Nevzat da 30 Eylül tarihli Van Kriminal’in raporundaki DNA’nın nerde bulunduğu bilgisini medyadan öğreniyor. O yüzden bagaj demiyor, o yüzden arka koltuk demiyor. Ben arabadan indim o da arabadan indi, arabanın ön koltuğunu göstererek bunu ortadan kaldır yoksa seni ve aileni öldürürüm. Yaparsan da sana 200 bin veririm dedi. Arabanın bagajında çuval var mı dedi , bagajdan çuval çıkardım. Birlikte çuvala koyduk. Dere kenarına götürdüm dedi. Hikaye bu kadar. Bir gün sonra savcılıkta hikayeyi değiştirdi. Dedi ki ben aslında hortumumla bahçeyi suluyordum. Bana Salim yukarıdan bağırdı, bekle geliyorum, bir yere gitme işim var seninle dedi. Sonra yanıma arabayla geldi, beni takip et dedi. Biz beraber mezarlık yoluna gittik. Arabalarımızdan indik. Bu kez cesedi orda çuvala koymadığını, Salim’den battaniye içindeki cesedi battaniyeyi sıyırarak teslim aldığını, evine götürdüğünü evinde çuvala koyduğunu, çuvalla dereye götürdüğünü anlatıyor. Avukat: “Şimdi burada ısrarla gözden kaçırıldı. Bu cinayetin ne zaman işlenmiş olabileceğine dair yaklaşık bir zaman bilgisi vardı elimizde. Narin, 15.11’de son kez okul kamerasında görüldü. O yol üzerinde zaten öldürüldü. Kızın içinde ölü halde durduğu araba ise 15.40’ta dereye indi. Yani arada 29 dakika var. Size Narin’in ölüm dakikasını söyleyeyim mi? Narin, 15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor. Geriye 27 dakikalık bir zaman dilimi kalıyor. 5-6 dakikada dereye gidiş süresi… En fazla 21 dakika. 21 dakika içerisinde çocuğun patikaya çıktığını düşüneceksek, 2 dakika daha çıkaralım. En fazla 19 dakikalık bir zaman diliminden bahsediyoruz. 19 dakika içerisinde karmaşık bir olay örgüsüyle, çok sayıda faille bu cinayetin işlenmesini kim bana akıl ve mantıkla izah edebilir? Dolayısıyla sanık sayısının olabildiğince az, olay örgüsünün de mümkün olduğunca basit olması gerekiyor. Yani karmaşık olmaması gerekiyor.
Avukat: “Burada Jandarma’nın çok büyük kabahati oldu. 19 gün boyunca çocuk bulunamadı. Bakılması gereken yerlere bakılmadı, yapılması gerekenler yapılmadı ve Nevzat ilk başta tespit edilemedi. Fail tespit edilemeyince de olur olmaz tutanaklar ihdas ettiler. Fail bulunamayınca fail üretmeye kalktılar. Çok net söylüyorum, Jandarma mesela ilk Ahmet isimli kişiyi tutuklasaydı, Nevzat ifadesini ona göre kurgulama zamanına da sahipti. Salim’den sonra tam 9 günü vardı. Bir de Jandarma Komutanı’nın 3. gün verdiği talihsiz müjdeli haberini unutmayalım. O arada Narin 3 gündür derenin altındaydı. Kolluk, cinayeti çözemeyince agresifleşti. Agresifleşince de hatalar yaptı. Hatanın da ötesinde kasıtlı olarak yani ailenin işkence iddiaları, yalan yanlış tutanakları, yok bunun bununla ilişkisi varmış da bunun yengesiyle ilişkisine yönelik bilgi varmış falan.
Avukat: “Neticede, Jandarma 40 yılın başında eline bir cinayet soruşturması geçince bocaladı, eline yüzüne bulaştırdı ve hırsına yenildi. Bu iş polislere verilseydi böyle olmazdı. Jandarma her ifade ile başka bir hikayenin peşine düştü. Kim ne dediyse, çocuğun en son görülme saati ona göre değişti. Saatler değişti, zamanlar değişti, failler değişti, her bir hikayenin peşinden koştu. İş çözülemez hale geldi. Gazal Bahtiyar belki en azından cesedi gören kişilerden biri. Bakın en az diyorum. Cinayeti işleyenlerden biri, ya da azmettiren de olabilir.Bizim bu konuda ciddi şüphelerimiz de var. Siz hiç Gazal’dan şüphelenmediniz mi? Adam cesedi eve götürdüm diyor, evde arama yapmıyorlar. Adamın karısının evden eşya taşımasına Jandarma beraber eşlik ettiler. Cesedin taşınma ihtimalinin olduğu bir evden eşya taşındığı nerde görülmüş. Artık orası suç mahalli değil midir?Maalesef birçok insanın bu dosyada farklı menfaatleri var. Kimisi gündemde kalmak ister, kimisi gündeme oturmak ister, kimisi Narin’in adından para kazanır, kiminin aileyle husumeti vardır elindeki fırsatı değerlendirir, kimi aile kavramının kendisinden, Kürtlerden nefret eder bunu fırsat olarak görür. Ya bir gazeteci nasıl olur da Nevzat’ı ölümüne savunur? Nevzat’ı eleştirenleri hedefine alır? Ne oldu tarafsız gazeteciliğe?
ARA HABERİ
28 Aralık 2024ARA HABERİ
28 Aralık 2024GENEL
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024