Bursa İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nde yaşanan liyakatsizlik ve cemaat–sendika çekişmeleri, kentte eğitimin kalitesini düşürüyor. Sürekli değişen kadrolar ve müfredatlar hem öğretmenleri hem de öğrencileri çıkmaza sürüklüyor.

Bursa’da eğitim yönetimi uzun süredir tartışmaların odağında. Eski İl Millî Eğitim Müdürü Serkan Gür’ün görevden alınmasının ardından atanan yöneticilerin liyakatten uzak, cemaat ve grup bağlantılı isimlerden oluştuğu iddia ediliyor.

Okullarda “senin adamın, benim adamım” anlayışı hâkim olurken, liyakatli müdür ve öğretmenlerin görevden alındığı, geçmişte FETÖ’den ihraç edilen bazı kişilerin ise yeniden idareci yapıldığı öne sürülüyor. Eğitimciler ve veliler, “FETÖ’den ders alınmadı mı?” diye tepki gösteriyor.

Kamuoyunda ise Bursa’daki tablo, “eğitimin moda yarışına dönmesi” şeklinde eleştiriliyor. Badem bıyıktan pantolon paçasına, Atatürk rozetinten başörtüsüne kadar dış görünüş üzerinden yürütülen anlayışın eğitim vizyonunu yok ettiği dile getiriliyor. 

Ancak tepkiler yalnızca cemaat etkisiyle sınırlı değil. Aynı durum, Atatürkçülük adı altında yapılan faaliyetlerde de görülüyor. Eğitimciler, ayrıştırıcı değil birleştirici ve büyütücü bir anlayışla hareket edilmesi gerektiğini, gençliğin ancak bu şekilde hak ettiği çağdaş eğitimi alabileceğini vurguluyor.

Vatandaşlar, “Devlet tüm cemaatlerin, sendikaların ve grupların üstündedir. Eğitim ancak çağdaş ve ileri görüşlü yöneticilerle ayağa kalkar.” diyerek tepkilerini ortaya koyuyor.

Tartışmaların merkezinde ise Atatürk’ün şu sözü hatırlatılıyor:
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”