Evet, yanlış duymadınız. Türkiye’de yasal olarak hiçbir seyahat acentası turist rehberi olmadan tur düzenleyemiyor. Ancak bu “olmazsa olmaz” rehberlerin büyük bölümü, ne vergi kaydı açıyor, ne fatura kesiyor, ne de gelir beyanında bulunuyor. “Vergisini veren vatanperver Turist Rehberlerine teşekkür ederiz”. Ancak Seyahat acentaları ise hem rehberin parasını ödüyor, hem de onun adına devlete vergi stopajı yapıyor. Adalet bunun neresinde?
Sadece 3 aylık sezonda 100 binlerce lira kazanan rehberler var. Günlük 3-5 bin TL kazanç elde eden, aylık 60-80 bin TL gelir sağlayan rehberler bunlar…
Ama çoğu, “ben arızi çalışıyorum” bahanesiyle vergi dairesine bile kayıt yaptırmadan bu parayı cebe indiriyor. Ne makbuz var, ne belge.
Peki, bu kadar gelir nerede kayıtlı? Hiçbir yerde. Üstelik devlet de bunu görmezden geliyor!
Vergi mükellefi olan turizmci, otelci, acenta sahibi her kuruşunun hesabını verirken, rehberlerin büyük bölümü elden, belgesiz, faturasız ödeme alıyor.
Bu nasıl bir ayrıcalıktır?
Turist rehberliği yasası ile devlete bağlı çalışıyorlar, ama vergi sistemine bağlı değiller. Vergi ödemeden kamu gücünü kullanan başka bir meslek grubu var mı?
Bu skandalı herkes biliyor. Ama ne Turizm Bakanlığı harekete geçiyor, ne Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi denetimi yapıyor.
Her yıl binlerce liralık kamu zararı göz göre göre yaşanıyor.
Üstelik bu insanlar sadece tur anlatmıyor; hediyelik eşya komisyonları, anlaşmalı restoranlardan “arka kapı ödemeleri” gibi yan gelirlerle vergi dışı kazançlarına kazanç katıyorlar.
Tur yapmak için rehber bulundurmak zorunlu. Ama o rehber vergisiz, makbuzsuz, kayıtsız…
Hani “vergilendirilmiş kazanç kutsaldı”?
Seyahat acentaları, oteller, tur otobüsü işletmeleri tüm belge yükümlülüklerini yerine getirirken, rehberler serbest piyasada vergi dışı zenginleşmenin sembolü haline gelmiş durumda.
ARA HABERİ
30 Haziran 2025ARA HABERİ
30 Haziran 2025GENEL
30 Haziran 2025GÜNDEM
30 Haziran 2025GÜNDEM
30 Haziran 2025SPOR
30 Haziran 2025SPOR
30 Haziran 2025