1888’de kuduz aşısı ürettik, 2023’de bulamadık!
Hayvanların insanlarla ilişkisinden sonra ortaya çıkan ölümcül bir hastalık olan kuduza karşı aşı ancak 1885 yılında Fransız mikrobiyolog ve kimyageri Louis Pasteur tarafından keşfedildi.
İnsanlığın büyük buluşlarından biridir aşı…
Hayvanların insanlarla ilişkisinden sonra ortaya çıkan ölümcül bir hastalık olan kuduza karşı aşı ancak 1885 yılında Fransız mikrobiyolog ve kimyageri Louis Pasteur tarafından keşfedildi.
O sırada Osmanlı tahtında İkinci Abdülhamit oturuyordu.
****
Aşıyı bulan Pasteur, kuracağı enstitü için çeşitli ülkelerin yöneticilerine bir mektup yazarak yardım ister.
Rus Çarı, sadece kendi portresini gönderir.
Bu köşeden pek çok eleştiriye muhatap olan Abdülhamit ise bakteriyoloji alanındaki yeniliklerin yurda getirilmesi ve Pasteur Enstitüsü’nün kurulması için aşının keşfinden bir yıl sonra heyet oluşturup Fransa’ya gönderir.
İlk mikrobiyologlarımızdan Miralay Dr. Hüseyin Remzi Bey, Zoeros Paşa ve Veteriner Hekim Hüseyin Hüsnü Bey’den oluşan heyet Paris’e gider, bir müddet Pasteur Enstitüsü’nde çalışır.
Abdülhamit ayrıca, heyetle Pasteur Enstitüsü’ne 10 bin altın ile birinci dereceden Mecidiye Nişanı gönderir.
Heyet, İstanbul’a döndükten sonra Abdülhamit’in iki yıl içerisinde tamamlattığı “Dârü’l-Kelb Tedavihanesi”nde (Kuduz Hastanesi) görev yapmaya başlar.
Pasteur da buna karşılık yardımcılarından Dr. M. Nicolle’ü İstanbul’a gönderir; böylece kuduz aşısı 1888 yılında İstanbul’da üretilmeye başlanır.
****
Öyküsünü kısaca anlattığım kuduz aşısı 21. Yüzyıl Türkiye’sinin en önemli kenti Bursa’da bulunamadı.
Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı ve Türk Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konsey Üyesi Melike Baysal’ın açıklamasından Türkiye öğrendi kuduz aşımızın olmadığını…
Bir veteriner hekime, kedi tarafından ısırılması üzerine gittiği hastanede “Bizde aşı yok, seni Balıkesir’e gönderelim” dediler. O hekim de “Sağlık Çin’de de olsa gidip alın!” sözüne uyarak, Balıkesir’e gitti ama orada da yoktu kuduz aşısı…
Böylece aylardır eczacıların, hekimlerin dile getirdiği ilaç sıkıntısına aşı sıkıntısı da eklenmiş oldu.
TEK SAĞLIK PLATFORMU’NUN ÇIKIŞI!
Bursa’daki sağlık meslek odaları, Türkiye’ye örnek olacak bir dayanışma içinde Tek Sağlık Platformu oluşturdular.
Bursa Tabip Odası, Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Eczacı Odası ile Bursa Diş Hekimleri Odası’nın oluşturduğu Tek Sağlık Platformu kuduz olayından yola çıkarak “Halk sağlığı ciddi tehdit altında” ana temasıyla bir açıklama yaptı.
Okunan bildiride, Türkiye’de yılda 200-250 bin civarında kuduz aşısı uygulaması olduğunun altı çizildi.
Bu kadar çok aşının kullanılması gerektiği yerde, Sağlık Bakanlığı’nın yeterli aşı stoku yapmaması nasıl açıklanabilir acaba?
****
Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal ile Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin’in katıldığı toplantıda ortak bildiriyi Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Levent Tufan Kumaş okudu.
Doç. Dr. Kumaş, Tek Sağlık Platformu’nun amacını ve koruyucu hekimlik mantığını açıklayarak başladı konuşmaya:
“Tek Sağlık Platformu’nun amacı, sağlıklı hayvan, sağlıklı çevre ve dolayısıyla da sağlıklı insan için farkındalık yaratmak, çalışmalar yapmak, yöneticileri doğru bilgilerle yönlendirmektir. ‘Koruyucu hekimlik’ olarak tanımladığımız bu yaklaşımla hayvan ve insan sağlığı, henüz hastalık ortaya çıkmadan engellenerek korunur ve sağlık ekonomisi de gözetilmiş olur.”
****
Kuduz konusuna özel bir paragraf açtı:
“Kuduz, dünyada her yıl yaklaşık 59.000 kişinin ölümüne neden olan ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır. Ancak korunmada etkili bir aşısı mevcut olan kuduz hastalığını korunma ve bütüncül sağlık yaklaşımı ile elimine etmiş ülkeler mevcuttur. Veteriner hekimler tarafından hayvanlarda, hekimler tarafından da riskli temas sonrası insanlarda aşılama yoluyla kuduz hastalığı önlenebilmektedir. Ancak, aşılanmamış hayvan ve insanlarda hastalığın tedavisi yoktur. Bu nedenle hem hayvanlar için hem insanlar için kuduz aşısı mutlaka ulaşılabilir olmalıdır.”
AŞIDA DIŞA BAĞLANDIK!
Sağlık meslek odası yöneticileri kuduz aşısının geçmişine yönelik yukarıda anlattığım öyküye kısaca değindikten sonra cumhuriyet sonrasındaki gelişmeleri de bildirilerine koydular:
“27 Mayıs 1928 tarihinde, savaştan yeni çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nde halk sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek için Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştur. 1930’lu yıllardan itibaren aşı üretme konusunda çok başarılı çalışmalar yapmış ve yıllarca ülkemizin aşı ihtiyacını dış sermayeye bağlı kalmadan sağlamıştır. Kuruluşundan itibaren toplumu kıran bulaşıcı hastalıklarla çok başarılı bir mücadele yürütmüş, BCG, kuduz başta olmak üzere pek çok aşı ve anti-serum üretmiştir. Ancak iktidarın 2002 yılından itibaren uyguladığı ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin sağlıkta yıkıcı etkisinin bir sonucu da, atıl hale getirilen Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün 2011 yılında tümüyle ortadan kaldırılmasıdır. Bunun sonucu olarak toplumsal aşı politikamız ve aşı üretimimiz büyük ölçüde ortadan kalkmış, tamamen dışa bağımlı bir duruma dönüşmüştür.”
HAYVAN KATLİAMINA ZEMİN Mİ HAZIRLANIYOR?
İktidar yanlısı bir kısım medya, sokak hayvanları için her olay sonrasında “Dehşet saçtılar” gibi başlıklar atıyor.
Bir soru üzerine Melike Baysal, “Sahipsiz hayvanlar konusunda ülke ikiye bölündü. Merkezi ve yerel yönetimler yeterince kaynak ayırmadığı için hayvan popülasyonu çoğaldı. Ancak unutmayalım ki kuduzun tek kaynağı köpekler değildir” dedi.