İsrail’in Doha’da Hamas müzakerecilerinin bulunduğu yerleşkeye düzenlediği saldırının ardından Katar'da olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Orta Doğu'da dengeleri değiştirebilecek kritik bir gündemi masaya yatırdı. Zirvede, İran ve Mısır'ın öncülüğünde NATO benzeri bir savunma paktı kurulması fikri ilk kez bu kadar güçlü şekilde gündeme geldi.
Zirvede "İslam NATO'su" Tartışıldı
ABD merkezli
Newsweek dergisinde yer alan bir analize göre, Katar’daki zirve, Müslüman ülkeler arasında uzun süredir konuşulan ancak somut adım atılamayan "ortak İslam ordusu" fikri açısından en ciddi girişim olarak öne çıkıyor. İran ve Mısır kamuoyu önünde resmi açıklamalardan kaçınsa da, diplomatik kulislerde bu kez kararlılığın daha güçlü olduğu ifade ediliyor.
İsrail’in Saldırıları Dönüm Noktası Oldu
Son aylarda İsrail'in bölgedeki saldırgan tutumu, Müslüman ülkeler arasında daha sert adımlar atılması gerektiği yönündeki görüşleri güçlendirdi. Özellikle İsrail’in yılın başında İran hedeflerine yönelik 12 gün süren hava saldırıları, Gazze’deki bombardımanlar ve son olarak Doha’da Hamas heyetine yönelik suikast girişimi, bölge liderlerini ortak savunma adımlarına yöneltti.Zirvede, eğer harekete geçilmezse, Orta Doğu ülkelerinin yeni İsrail saldırılarına açık hedef haline geleceği uyarısı yapıldı.
Mısır ve İran'dan Farklı Modeller
Zirvede iki farklı model öne çıktı. Mısır, Arap dünyasının en büyük ordusuna sahip ülke olarak, Kahire merkezli bir "ortak askeri komutanlık" kurulmasını önerdi. İran ise daha geniş kapsamlı bir "İslam NATO’su" fikrini masaya getirerek, ortak bir savunma paktı kurulması yönünde çağrıda bulundu.
"Ortak Ordu Kurulmalı" Çağrıları Artıyor
İran Devrim Muhafızları'nın eski komutanı Mohsen Rezaei, Suudi Arabistan, Türkiye ve Irak'ın "bir sonraki hedef" olabileceği uyarısında bulunarak, "Tek çözüm askeri bir koalisyon kurmaktır" dedi. İranlı üst düzey din adamı Celal Razavi-Mehr ise "ortak doktrine sahip tek bir İslam ordusu" kurulması gerektiğini savundu.İran Dışişleri Bakanlığı'ndan Mehdi Shoushtari de resmi düzeyde ihtiyatlı bir dil kullansa da, mevcut jeopolitik ortamın geçmişe kıyasla "çok daha uygun" olduğunu ifade etti.
Olası İttifakın Çekirdek Ülkeleri
Böyle bir askeri yapının çekirdek ülkeleri olarak dört ülke öne çıkıyor:
- Türkiye: NATO üyeliği ve güçlü askeri kapasitesiyle ittifakın kilit aktörü.
- İran: Fikrin siyasi öncüsü konumunda, özellikle ideolojik düzlemde liderlik rolü üstleniyor.
- Mısır: Bölgenin en büyük ordusuna sahip ve yapısal önerileriyle dikkat çekiyor.
- Suudi Arabistan: Hem Körfez liderliği hem de finansal gücü ile stratejik önemde.
Katılımı Beklenen Diğer Ülkeler
Zirvede adı geçen ya da ittifaka dahil olabileceği düşünülen ülkeler şunlar:
- Katar: Zirvenin ev sahibi ve Hamas ile yakın ilişkileri var.
- Irak: Güvenlik tehdidi altında olması nedeniyle gündemde.
- Ürdün: İsrail’e komşu olması sebebiyle güvenlik açısından kritik.
- Pakistan: Nükleer kapasitesiyle stratejik ve sembolik önemde.
Daha Geniş Çerçevede Kimler Dahil Olabilir?
- Endonezya ve Malezya: Asya’daki İslam dünyasının güçlü temsilcileri.
- Cezayir ve Fas: Kuzey Afrika’da hem askeri hem diplomatik etkinlikleriyle öne çıkıyor.
- Azerbaycan: Türkiye ile olan yakın ilişkileri sayesinde adından söz ettiriyor.
Çekimser Kalabilecek Ülkeler
- BAE ve Bahreyn: İsrail ile imzaladıkları Abraham Anlaşmaları nedeniyle ittifaka mesafeli olabilirler.
- Kuveyt: İsrail’e karşı sert tutumuna rağmen askeri angajman konusunda temkinli davranabilir.
- Afrika’daki bazı Müslüman ülkeler (Nijer, Sudan, Somali vb.): Siyasi destek verebilirler ancak askeri katkıları sınırlı kalabilir.
En Kritik Soru: Uzlaşma Sağlanabilecek mi?
Uzmanlara göre, böyle bir ittifakın başarıya ulaşması;
Suudi Arabistan, İran ve Türkiye arasındaki stratejik ve ideolojik farklılıkların aşılmasına bağlı. Bu üç ülkenin aynı masa etrafında uzun vadeli bir askeri iş birliğine imza atması, hem İslam dünyasında hem de küresel dengelerde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
35 Yıllık Bir Hayalin Eşiğinde
İslam ülkeleri arasında ortak savunma gücü kurulması fikri yeni değil. 1969’da kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde zaman zaman gündeme gelen bu düşünce, ilk kez açık ve somut şekilde 1994 yılında, dönemin Pakistan Başbakanı Benazir Butto tarafından dile getirilmişti.Ancak bugüne dek somut bir adım atılamamıştı. Katar’daki son zirve ise, bu hayalin gerçeğe dönüşmesi yolunda en ciddi ve kapsamlı girişim olarak tarihe geçebilir.