Fatih Altaylı, gazeteci Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek'in gözaltına alınmasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Altaylı, Barış Pehlivan'ın bir bilirkişi ile telefon görüşmesi yaptığını ve bu görüşmeyi Halk TV'deki programında yayınladığını belirtti. Bu olay sonrası açılan soruşturmanın, ilgili bilirkişinin şikayeti üzerine başlatıldığını ifade etti. Altaylı, kanuna göre bu şikayetin suç teşkil ettiğini ve soruşturmanın açılmasında herhangi bir yanlışlık bulunmadığını söyledi.
Bu konuştuklarımızı yayınlayamazsın
Fatih Altaylı, gazeteci Barış Pehlivan'ın sesinin izni dışında kaydedilip yayınlanmasının yasal olarak doğru olmadığını vurguladı. Altaylı, bu durumda kişinin, "Bana haber vermedin, izin almadın, bunu yayınlayamazsın" diyerek şikayetçi olma hakkına sahip olduğunu belirtti. Pehlivan’ın ya da bu eylemi gerçekleştiren herhangi birinin, şikayet üzerine savcılığa ifade vermeye çağrılmasının da normal olduğunu ifade etti. Ayrıca, Türkiye'de gazeteciliğin bir parçası haline gelen mahkeme süreçlerinden örnekler vererek, adliyeye gitmenin gazetecilerin rutin bir parçası haline geldiğine dikkat çekti.
Bunlar niye?
Fatih Altaylı, Barış Pehlivan'ın işyerine gelirken apar topar gözaltına alınmasını eleştirdi. Altaylı, Pehlivan'ın suçunun terörle ilişkili olmadığını, kaçma riski bulunmadığını belirterek, “Çağırırsın, evine gider, dava açılır, cezası bellidir” dedi. Pehlivan’ın gözaltına alınmasının yeterli olmadığını ifade eden Altaylı, peşinden Serhan Asker ve Seda Selek’in de gözaltına alınmasını anlamadığını söyledi. "İfade almayın, çağırmayın diyen yok ama gözaltı neden?" diye soran Altaylı, bu tür işlemlerin gereksiz yere toplumda gerginlik yarattığını ve uzun vadeli planlar çerçevesinde ne amaçlandığını sorguladı.
Barış'ı bu yönde eleştirebilirim
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ismini açıkladığı bilirkişiyle ilgili ses kaydını yayınladığı gerekçesiyle gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker ve sunucu Seda Selek gözaltına alınmıştı. Fatih Portakal, bu durumu değerlendirdi ve deneyimli bir gazeteci olarak, Türkiye’deki gazetecilik koşullarını göz önünde bulundurmak gerektiğini vurguladı. Portakal, Barış Pehlivan’ı eleştirebileceğini belirterek, "Barış'ı bu yönde eleştirebilirim, yapmaması gerekiyordu" dedi. Ancak gözaltı sürecinin doğru olmadığını ve bu şekilde gözaltına alınmamaları gerektiğini ifade etti.
Portakal'ın yorumuna, Barış Pehlivan'ın program arkadaşı Şule Aydın şu şekilde yanıt vermişti:
"Bir şeyi söylemenin adabı vardır, neyi ne zaman söylediğiniz önemlidir. Ne zamandan beri gazeteciler gözaltına alınırken böyle konuşuluyor? Tarihe dönüp bakalım gazeteciler gözaltına alınırken kimler böyle konuşmuş? Fatih Portakal ekrandan uzun uzun gazetecilik dersi verdi. Fatih Portakal siz ilk iktidar sopasıyla karşı karşıya geldiğinizde biz o zaman da yanınızdaydık. İlk sopada ekrandan çekildiniz, şimdi gözaltına alındığında gazeteciliğini tartışmaya açtığınız Barış Pehlivan o zaman da gazetecilik yapıyordu ve yaptığı gazetecilik nedeniyle hapse giriyordu. Bize gazetecilik etiğini anlatırken önce kendi yaptığınız gazeteciliğe bakın. Ama o noktada değilsiniz. Bir gazeteciye gözaltına alındığı gün bunları söyleyemezsiniz. Her şeyin bir adabı var."
Onların gazeteciliğini sorgulamak kimsenin hadi değildir
Fatih Portakal'ın eski mesai arkadaşı İsmail Küçükkaya da Portakal'a tepki göstermiş ve "Burada her sabah atan bu nabzın birilerine mesaj olmasını dilerim. Çünkü ben Barış Pehlivan'ı iyi tanıyorum, Seda Selek'i iyi tanıyorum. Çok iyi gazeteciler.Ben eskiden programlarına katılırdım. Serhan Asker'i yıllardır tanırım. Çok iyi gazetecidir, televizyoncudur. Onların gazeteciliğini sorgulamak kimsenin hadi değildir. Barış Pehlivan'ın gazeteciliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir. Bedel de ödemiştir. Bu 3 gazeteci arkadaşım bir yurt severdir. Ülkelerini çok severler. Anayasamıza bağlıdırlar" ifadelerini kullanmıştı.