Atamızdan Miras ! Türkiye Cumhuriyeti 101 Yaşında
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak başlattığı bağımsızlık mücadelesi, Türk milletinin azmi ve kararlılığıyla hala parlamaya devam ediyor. Bu tarihi adımla yakılan bağımsızlık meşalesi, bugün de özgürlük ve egemenlik mücadelesinin sembolü olarak milletin kalbinde yer alıyor. Yeni Türk devletinin varlığı, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen tescillendi. İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasından sadece iki ay sonra, 13 Ekim 1923'te Ankara, Türkiye’nin hükümet merkezi haline geldi. Bu gelişmeyle birlikte, mevcut rejimin isminin netleştirilmesi ve yeni devletin başkanının belirlenmesi zaruri hale geldi. O güne kadar devlet başkanlığı görevini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa yürütüyordu. Ayrıca, bazı yabancı ülkeler de Lozan Antlaşması'nın onayı için Türkiye'deki yeni devlet rejiminin daha net bir şekilde belirlenmesini talep ediyordu. 27 Ekim 1923’te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve Meclis’in güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması, soruna acil bir çözüm bulunmasını gerektirdi. Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine, Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım’a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa ve Kemalettin Sami Bey’in de katıldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa Nutuk'ta şu şekilde anlattı :"Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum.Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar." Hariciye Vekaleti, 2 Şubat 1925'te bir kanun teklifiyle 29 Ekim'in bayram olarak kutlanmasını önerdi. Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenen teklif, 18 Nisan'da karara bağlandı ve TBMM’de 19 Nisan’da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925 yılından itibaren "milli bayram" olarak kutlanmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti, 2024 yılı itibarıyla 101. yaşını coşkuyla ve inançla kutluyor.